Corona Virüsü (Koronavirüs) sebebiyle sosyal temas iyice azaldı. Buna bağlı olarak kucaklaşmalar nerdeyse ortadan kalktı. Yüzümüz artık başkalarına rahatlık değil, korku vermeye başladı. Hayata iyimser bakan iyimser enerji yayan ve başkalarını yargılamayan insan sayısı giderek azalıyor.
Bu değişim insan sağlığını büyük oranda ve olumsuz olarak etkilemektedir.
Sosyal ilişkilerin azalmasına bağlı olarak kucaklaşmalarda giderek azalıyor. Fiziksel teması içeren sosyal ilişkiler azalınca “kucaklaşma hormonu” lakabıyla adlandırılan oksitosin hormonunun üretimi de azalmaktadır. Oksitosin kalp koruyucu ve sevgi hormonu olarak da bilinir.
Oksitosin, rahatlama, güven, acıyı dindirme, sosyal bağ ve birliktelik hissi vererek bağışıklık sistemini güçlendirir. Genel psikolojik kararlılık sağlayarak strese karşı dengeleyici bir görev üstlenir. Düşük oksitosin seviyeleri kaygı, korku depresif bozukluklara sebep olur. Bu sebeple yakın sosyal ilişkiler kalp hastalığı, kanser ve diğer ölüm sebepleriyle savaşmada bizlere yardımcı olur. Yakın sosyal ilişkiler oksitosin üretimini hızlandırarak stres hormonlarının seviyesini azaltır. Ayrıca oksitosin iltihaplanma karşıtı etkiye sahiptir. Bilindiği gibi pek çok kronik hastalık kısmen iltihaplanmadan kaynaklanır. Bu sebeplerle arkadaşlık ve aidiyet insanların hatta hayvanların en temel ihtiyaçlarındandır.
Koronavirüs sebebiyle sohbetlerimizde iyice azaldı. Derdimizi anlatacak adam bulamaz olduk. Oysa biri bize derdini anlatır da bizde onu dikkatle dinlersek o kişilerin stres düzeyleri azalır. Bu azalmayla birlikte bağışıklık sistemi iyi çalışmaya başlar. Burada ilginç olanı dinleyicilerin de sağlık açısından fayda görmesidir. Birinin sorunlarını dahi dinlemek onun kalp atışlarını ve kan basıncını azaltır (Barber, s. 219).
Her an ne düşündüğümüz ve ne yaptığımız diğer insanları etkiliyor. Koronavirüs odaklı karamsar düşüncelerimiz, başkalarını da karamsarlığa sürükleyebiliyor. Bir insan olarak bizim tüm insanlığın üzerinde etkimiz olduğunu unutmamalıyız. Kelebek etkisine göre, dünyanın bir ucundaki bir kelebeğin kanat çırpması yüzünden bile diğer ucunda bir şeyler değişebilir.
Şu gerçeği aklımızdan hiç çıkarmayalım: Hayata iyimser bakan ve iyimser enerji yayan, başkalarını yargılamayan bir insan, düşük enerjiye sahip 90 bin insanın olumsuzluğunu tek başına dengelemektedir. Aynı şekilde sevgi dolu bir hayatı olan ve sevgi enerjisi yayan, hayata saygı gösteren bir insan, kendini zayıflatan, düşük enerjiye sahip 750 bin insanın olumsuzluğunu tek başına dengelemektedir (Dyer, s. 134).
Bu yüksek bilinçli insanların sayısı çok azdır. İnsanların % 87 ‘si kendilerini zayıf düşüren utanç, nefret, üzüntü gibi olumsuz enerjiye sahiptir. Yapılacak iş bu tür yüce insanların sayısını artırmaktır.
Kaynaklar
BARBER, Nigel, Doğanın Duygusu, çev. Orhan Düz. Güncel Yayıncılık, İstanbul, 2005.
DYER, Wayne W., Niyet Etmenin Gücü, çev. Mehmet Gürsel, Dharma Yayınları, İstanbul, 2005.