Doğu'dan Batı'ya dünyanın, orta kuşağını oluşturan İslam dünyası, yüzyılların içinde oluşan, dünyayı dönüştüren, kültürel zenginliğini, büyük ölçüde yitirmiştir. İslam dünyasının kültürel yoksulluğu, ekonomik ve siyasal alanlarda da etkilerini göstermiştir. Müslüman ülkeler dünyanın, en yoksulları olma yanında, en dayatmacı yönetimlerine sahipler. İslam dünyasında, savaşlar birbirini izliyor. Her alanda dehşet verici yıkımlar yaşanıyor.
*
Müslüman ülkelerdeki iktidar çatışmaları, seçim alanlarından, savaş alanlarına taşınıyor. Irak, Suriye, Yemen başta olmak üzere, bütün iktidar savaşları, mezhep savaşlarına dönüşmüştür. Yönetimler ve mezhepler arasında nefretin doğurduğu nefret, bütün Müslüman ülkelere yayılmıştır. Doğal kaynak zengini ülkeler, tüketim ürünlerinden yatırım ürünlerine kadar, bütün ihtiyaçlarını ithal eden, yoksul ülkelere dönüşmüşlerdir.
*
İslam dünyasının kültürel derinliğiyle birlikte, üretim gücünü yitirmesinin peşinden, demokratik yönetim yoksulluğu gelmiştir. Ülkelerin kültürel, ekonomik ve demokratik zenginlikleri, birleşik kaplara benzer, kültürel düzeyleri, öteki iki alandaki düzeylerini belirler. Kültür yoksulu ülkelerin demokrasi ve ekonomi zengini olmaları mümkün değildir. Şiddetin doğurduğu şiddetin, önüne geçmek için, katılımcı demokratik kültüre öncelik verilmesi, bütün Müslüman ülkeler için, hayati önem taşımaktadır.
*
Kültürde zenginleşme olmadan, paylaşımcı ekonomide zenginleşme, paylaşımcı ekonomide zenginleşme olmadan katılımcı demokraside zenginleşme olmaz. İslam dünyasının demokratik açılımında, ekonomik gelişme, kültürel gelişmeyi izler. Kültür ekonomiye, ekonomi demokrasiye yeni açılımlar kazandırır. Kültür ekonominin, ekonomi demokrasinin temellerini oluşturur. Kültürlerini geliştiremeyen ülkeler, ekonomileriyle birlikte, demokrasilerini geliştiremezler.
*
Edebiyat, mimari, sinema ve tiyatro kültürel alanın ana sütunlarıdır. Kültürel hayatta enine boyuna tartışılan konular, erken ya da geç ekonomik ve siyasal alanda, kendilerine geniş uygulama alanları bulurlar. Kültürün öncüleri, yıllar sonrasını görürler, geleceğin dünyasını bugünün dünyasına taşırlar. Sezai Karakoç'un İslam dünyasının, dönüşümde yol haritası olan, "İslamın Dirilişi" kitabında vurguladığı gibi: "Bugün edebiyata giren yarın hayata girer."
*
Kültüre ve edebiyata, odaklanan ülkelerde, dayatmacı otokratik yönetimlerden, katılımcı demokratik yönetimlere, devlet odaklı ekonomilerden, pazar odaklı paylaşımcı ekonomilere geçiş süreci, büyük bir hız ve yoğunluk kazanır. Ekonomik büyümede, doğal kaynaklardan önce kültürel kaynaklar gelir. Değerli kültür ve edebiyat üretemeyen ülkeler, değerli ürün ve hizmet üretemezler.
*
Medeniyetlerin görevleri, zorlaştırmak değil kolaylaştırmaktır, çatıştırmak değil uzlaştırmaktır, nefret ettirmek değil sevdirmektir, tükettirmek değil ürettirmektir, çirkinleştirmek değil güzelleştirmektir.
*
Dünyanın hiçbir ülkesinde, meyvesi sevgi olan, nefret ağacı yoktur. Nefret ağaçlarından, sevgi meyveleri toplanmaz.