Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Ekmek

Ekmek, bütün gıdaların anası, mübârek ve aziz bir yiyecektir. Her şeyle, yalnızca su ile birlikte yenilirse bile insanoğlu, başka bir gıdaya ihtiyaç olmadan yaşamaya devam edilebilir.

Pek çok çeşidi vardır: Buğday, tam buğday, kepekli, ekşi mayalı, somun, yuvarlık, baton, çavdar ekmeği, mısır ekmeği, arpa-buğday ekmeği, francala, tam tahıllı, karışık tahıllı, bazlama, pide, simit, kurabiye,  yufka, lavaş, çörek otlu, tandır ekmeği, fırın ekmeği, karabuğday, çekirdekli, fıstıklı, cevizli, tahinli, susamlı, nâneli, tarçınlı, maydanozlu, reyhanlı, karanfilli, ev ekmeği, Trabzon ekmeği, okkalı Osmanlı ekmeği…

Özel zevk ve maharetlerle, bu çeşitler artırılabilir.

Azerbaycan’da etmeğe ‘çörek’ diyorlar. Yemeğe dâvet etmek için: ‘Çörek kesek’ veya ‘bize konağ gelesen…’ deniliyor.

Ekmekle alakalı atasözlerimiz, deyimlerimiz çok zengindir:

Ekmek aslanın ağzında, ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur, ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil, ekmeğini bölüşmek, ekmek elden su gölden, ekmek kapısı, ekmek kavgası, ekmek parası, ekmek yemek, ekmeği dizinde, ekmeğinden etmek, ekmeğini elinden almak, ekmeğinden olmak, ekmeğine göz koymak veya göz dikmek,  ekmeğine kan doğramak, ekmeğine koç, ekmeğine kuru - ayranına duru, ekmeğine yağ sürmek, ekmeğini zehir etmek, ekmeğini eline almak,  ekmeğini yemek ve diğerleri…

Azerbaycanlı kardeşlerimizden…

Çörek paha olanda, ölüm ucuz olar (olur). Karnı aç olanın gözü çörek teknesinde olar. Kılınç kesmeyeni çörek keser. Çörek itiren (kaybeden) çörek tapar (bulur). Nâmedin çöreği diz üste olar.

***

İlk ekmeğin ilk insan, Hz. Âdem tarafından yapıldığı söylenir. Yaptığı ekmek somun şeklinde (yuvarlak) imiş. Bir tepe üzerinde karnını doyurmak için otururken ekmeği elinden düşmüş ve aşağılara doğru yuvarlanmış. Onu tutabilmek için koşmaya başlamış. O sebeple insanoğlu, milyarlarca yıldan beri hep ekmek peşinde koşarmış. Bâzıları da Fransa kralı 16. Luis’nin eşi Kraliçe Marie Andoinette’in tavsiyesine uyarak ekmek bulamayınca pasta yiyor.

***

Bakanlıklardan birinde üst düzey bürokrat olarak Ankara’da ekmeğini kazanan eski gazeteci, Cağaloğlu emektarlarından eski bir dostuna rastlar.

-Hayrola, sen de mi gazeteciliği bırakıp bürokrat oldun?                                                                                             
-Hayır. O şans bana gülmedi.                                                                                                                                        
-O halde Ankara’da ne işin var?                                                                                                                              
-Sorma birâder, Bâb-ı Ali yokuşunun üst kısmında bir simit almıştım. Rüzgâr sebebiyle elimden düştü, yuvarlanarak aşağıya doğru gidiverdi. Ben de arkasından… O gitti, ben gittim… bir de baktım ki Ankara’ya gelmişim.                                                                                                                              
-Simidi Ankara’da yakalayabildin mi bâri?                                                                                                                      
-Dedim ye o şans bende yok.

Eski gazeteci, yeni bürokrat durumu anlar. Arkadaşı işsiz ve parasız kalmıştır. Ekmek peşinde koşmaktadır. Aracı olur, O’nu da bir bakanlığa müşâvir olarak yerleştirir.