Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Zekât Hakkında

Bugün, idrak etmekte olduğumuz Ramazan ayının 20. günü. Müslümanlar, zekâtlarını umumiyetle bu ay içerisinde verirler. Meseleyi hassasiyetle ele alanlar, ödeyecekleri zekâtın miktarını hesaplamaya bu günlerde başlarlar.

Zekât, fakirle zengin arasındaki uçurumu kaldıran bir ibâdettir. Bu ifâdenin dayanağı; Yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’dir. 27 Âyette, zekâttan bahsedilmektedir. Bir âyette, zekâtın verileceği yerler hakkında emir vardır: ‘Fakirler, düşkünler, borçlular, ilim tahsil edenler, yolda kalmışlar…’

Zekât verebilecek durumda olmak büyük nîmettir. Borcunu ödeyebilmiş olmanın huzurunu ve sevincini yaşar. Nice Müslüman zengin, zekâtın memuru, müfettişi tahsildârı olmamasına rağmen zekâtını kendisi hesaplayıp veriyor. Zekât, gönül vergisi, şükür vesilesidir.                                                                                                                                                                                                                               

Zekâtın hesaplanmasına geçmeden önce, zekâtla ilgili birkaç hususu, jilet gibi keskin ifâdelerle bilgilerinize sunmak isterim:

*Helâl yoldan kazanılmamış malın zekâtı yoktur. Onun derhal ve mutlaka elden çıkarılması gerekir.                                                                                                                          *Altın ve gümüş cinsinden olmayan; yakut, inci, mercan gibi zîynet eşyası için zekât ödenmesi gerekmez.  (Şafiî mezhebinde bütün ziynet eşyası zekât dışıdır.)                         *İkinci, üçüncü ev, dükkân gibi kira getiren akarların mülkiyet değerlerinden, işletilen atölye, fabrika gibi işyerlerinin ve içlerindeki demirbaşlarının mülk değerlerinden, bağ bahçe tarla, sera gibi ürün getiren malların mülk değerinden, otobüs, kamyon, tır, gemi, uçak gibi insan veya eşya naklinde kullanılan malların mülk değerinden zekât vermek gerekmez. Bütün bu malların gelirleri zekâta tâbidir.                                                                                                                                              

*Kişinin diğer zekâta tâbi mallarıyla, zekâta tâbi olmayan mallarının gelirleri toplandığında ne zaman 80,18 gram altın değerine ulaşırsa üzerinden bir sene geçince, kırkta bir nispetinde zekâtını vermek gerekir.                                                                                                                                                 

*Mal varlığı bu miktarın üzerine çıkınca hepsi zekâta tâbi olur. Meselâ 100 gram altın değerinde malı olursa 80,18 gramını çıkarıp fazlasının değil, tamamının zekâtını verecektir.                                                
*Gelen kira geliri, kişinin sâdece geçimini temin etmeye yetiyor da artırılan malın değeri 80,18 gramı geçmiyorsa,  zekât vermesi gerekmez.                                                                                                                      

*Fabrikalardaki ham, yarı mamûl ve mamûl malların zekâtı verilecektir.  Burada kastedilen mallar gelir getirmek için elde tutulan mallardır. Eğer bir kişi ev alıp ev satıyorsa, otomobil veya kamyon-tır alıp satıyorsa, arsa alıp satıyorsa bu malların zekât günü mülk değeriyle zekâtlarının vermesi gerekir, çünkü bunlar ticâret malıdır.                                                                                                              
*Müteahhitler binalarının değerinden zekât verecekler, onlar için binalar ticâret mallarıdır. Henüz tamamlanmamış binalar dahi zekât günündeki değerleriyle, ‘bugün, kaça mal ederim?’ sorusuna cevap olan rakam üzerinden zekâtlarının verilmesi gerekir.                                                            
*Zekât günü, malı var da zekâtı ödeyecek parası yoksa, zekât olarak vermesi gereken miktarı Türk lirası olarak hesaplayacak. Diyelim ki 10.000 lira zekât borcu olduğu anlaşıldı. O gün 10.000 lira ile kaç gram altın alınabildiğini tespit edecek. Yine diyelim ki 55 gram altın alınabiliyor. Parası olduğu zaman, 55 gram altın kaç lira ediyorsa o miktarı zekât borcu olarak verecek.  Altın gramına bağladıktan sonra, altın fiyatlarının düşmesi, yükselmesi neticeyi değiştirmez.                                               
*Evlerin etrafındaki küçük bahçelerden elde edilen sebze ve meyvelerin hiçbiri zekâta tâbi değildir. Bunları satıp gelir elde edecekse de zekâta tâbi değildir.                                                                                  
*Bağ, bahçe, tarla, sera gibi yerlerden elde edilen zirâî mahsuller, değeriyle zekâta tâbi değilse de bütün ürünlerin toplamı 650 kiloyu geçiyorsa fazlası zekâta tabidir.                                          
*Ürünler yağmur suyundan faydalanılarak elde ediliyorsa, her bir ürünün onda biri zekât olarak verilir. Sulama, para ile satın alınan su ile yapılıyorsa yirmide bir olarak zekâtları verilir. Meyve, narenciye bu hükme tâbi olduğu gibi sebze-meyve (soğan, domates, biber, çilek, muz elma, mandalina vs. de) bu hükme tâbidir. Burada da 650 kiloluk muâfiyet vardır.                                  
*Ziraat malı senelerce elde kalırsa her sene tekrar tekrar zekâtı verilmesi gerekmez. Ticârî malın her sene zekâtının verilmesi gerekir.                                                                   *Zekâta tâbî malın alımı târihinin üzerinden bir yıl geçmiş olacak. Meselâ bir kişiye 50 bin TL miras kalsa veya biriktirdiği 3-5 bin TL bir gün 80.18 gram altın değerine ulaşsa veya zekâta tâbî olmayan 2. 3. dairesini satıp paraya dönüştürse hemen o târihi belirleyecek ve üzerinden, kamerî ay ile hesap edilen 1 yıl geçince zekâtını verecek.          

*Bir kişinin 30 gram altını 7000 TL’sı 2000 TL tutarında ticâret malı olsa hepsini toplayarak zekâtını verecek, her birinin ayrı ayrı nisab miktarına ulaşmasını beklemeyecek. Zekâta tâbî olan bütün mallar toplanacaktır.                                                                                                                                              
*Evi olmayan kişinin ev için, otomobili olmayan kişinin otomobil için, hacca gitmeyen kişinin hacc için biriktirdiği paralar, bu yerlere harcanıncaya kadar zekâta tâbîdir. Zekâtları verilecektir. Harcama zekât gününden evvel yapılmışsa zekât gerekmeyecek, sonra yapılmışsa zekâtının verilmesi gerekecektir. Ancak bu zarûrî ihtiyaçlar için biriktirilen paralar, söz veya yazılı herhangi bir pazarlık, anlaşma ile bir maksada tahsis edilmiş ise zekâta tâbi olmaktan çıkar.                                                                                *Zekât hesapları umûmiyetle Ramazan ayında yapılıyor. Zekât ile Ramazan ayının bir bağlantısı yoktur.                                                                                                                  *Müslüman olmayanlar, aklî rahatsızlığı olanlar, büluğ çağına erişmemiş olanlar, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla ve nisap miktarı mala sâhip olmayanların zekât verme mecburiyeti yoktur.

Bütün okuyucularımın yaptığı hayır hasenatının kabulünü ve Cenâb-ı Allah’ın lütfuyla ve de misliyle kendisine geri dönmesini niyaz ederim.