Rüstem bey, uluslararası bir şirketin genel merkezinde finansman müdürüdür. Makam odasında çalışırken, masa telefonu çalar.
Arayan muhasebe ve finansmandan sorumlu genel müdür yardımcısı Ziya beydir.
- Günaydın Rüstem bey
- Buyrun efendim, günaydın.
- Z şirketine olan 100 bin TL'lik senetli borcumuz ödenmemiş. Yetkililer beni aradı.
- Bilgim var efendim. 5 gün sonra ödenmek üzere onların da bize 150 bin TL borçları var. Nasıl olsa onlar bize 50 bin TL bakiye ödeyecekler. O zaman mahsuplaşacağız.
- Peki o şirketle mahsuplaşma konusunda bir anlaşmamız, sözleşmemiz var mı?
Hem mahsuplaşma, açık (cari) hesap çalışılması ve haftalık, aylık, altı aylık, yıllık mahsuplaşma anlaşması yapıldığı takdirde olur.
- Öyle bir anlaşmamız bulunmuyor efendim.
- Mahsuplaşma sözleşmemiz yoksa, senedimizin zamanında ödenmesi gerekmiyor mu?
- Haklısınız efendim. Özür dilerim.
- İş ortaklarımızın hakkı, özürle ödenmez Rüstem bey. Öyle değil mi? İnsanlar bizden gelecek alacaklarına güvenerek, başka müşterilerine aynı tarih ve rakamda çek vermişler. Çek karşılıksız çıkınca kıyamet kopmuş. Çok saygın bir yeri olan iş ortağımız şirket, zora düşmüş ve itibar kaybına uğramış. Genel müdür bana sitemle birlikte üzüntülerini bildirdi.
Bizim hiç tanımadığımız bir işletme, sizin işi yanlış yorumlamanız nedeniyle zarara uğradı, kadim dostumuz ile birlikte biz de sözümüzde dur(a)mayarak, ticari itibar kaybına uğradık.
Üstelik ödeme gücümüz varken.
Bizimle hiç ilgisi olmayan bir firma, bizim yüzümüzden zarara uğradı.
Yani kul haklarına girdik Rüstem bey. Sözümüzde durmayarak ticari ahlâkı çiğnedik sizin yanlış yorumunuzla.
Ticarette para kazanmak sonuçtur.
Amaç, ahlaklı olmak ve verilen sözü yerine getirmektir.
En önemli servet, TİCARİ İTİBARDIR.
Ticarî ve sosyal itibar, kesme şeker gibidir. Üzerine su damlatırsan hemen erir ve bir daha da asla eski haline gelmez.
Hem, YÜCE DİNİMİZ:
"Ya verdiğiniz sözü tutun ya da asla söz vermeyin".
"Karşıma kul hakkıyla gelmeyin, onu affetme yetkisi, hakkı yenen kula aittir". Demiyor mu?
- Çok haklısınız efendim. İşin manevî inceliği ve hak-hukuk tarafını düşünememişim.
Hep piyasadaki uygulama böyle olduğu için...
- Rüstem beyyy, Rüstem beeeeyyyy. Bize ne piyasada uygulanan yanlışlıklardan?
Biz üzüm müyüz ki, birbirimize baka baka kararacağız?
Hem, "kötü örnek emsal teşkil etmez" sözünü hiç duymadınız mı?
Derhal muhatabımızın parasını çıkarın, telefonla acil bilgi verin, özür dileyin. Ayrıca, benim ismimi açarak, oldukça nezaketli bir özür metni hazırlayın, hemen imzalayayım ve gönderelim.
Biz iş ortaklarımıza, para kazandığımız paydaşlarımıza değer vermezsek eğer, onlardan nasıl değer görmemizi bekleyebiliriz?
- Çok haklısınız efendim. Derhal gereğini yerine getiriyorum. Tekrar çok özür diliyorum. Lütfen affediniz. Hatamı kabul ediyorum.
- Elbette affediyorum. İnsan yıllarca birlikte çalıştığı tecrübeli iş arkadaşını bir hatasında çizerse; hatasız kul olamayacağına göre, hepimiz de günün birinde çiziliriz Allah korusun. Hem, Yaratıcımız her hata yapanı çiziyor mu? Rahman ve Rahim sıfatlarıyla affediyor değil mi?
Biz kimiz ki affetmeyeceğiz?
Bundan sonra her kimle olursa olsun, ailede, işletmede, sokakta, dış çevrede, ticarette, sosyal hayatta kul hakkına çok ama çok dikkat edeceğiz. Ya söz vermeyeceğiz, ya da verdiğimiz sözü her halükarda tutacağız. Mücbir sebep oluştuysa eğer, özürle birlikte zamanında muhatabımıza haber vereceğiz.
- Emredersiniz efendim. Söylediklerinizi harfiyyen uygulayacağım.
Beni affettiğiniz için de tekrardan çok teşekkür ederim.
Allah sizlerden razı olsun efendim.
Selam, sevgi ve dualarımla.
Yüceler Yücesine emanet olalım.