“Türk” ve “Atatürk” düşmanlığı, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden çekildiği ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulduğu gün başladı ve bugüne kadar devam ediyor. Cumhuriyet’in kurulduğu gün, bu yeni Türk devletine karşı çıkanlar; Saltanat ve hilafet fanatikleri, İstiklâl Harbi’ne karşı çıkanlar, düşmanla işbirliği yapanlar, Milli Mücadele’yi teşkilatlandıran Atatürk ve diğer Kuvva-yı Milliyecilerin idamına fetva verenler, iç isyanlar çıkaranlar, asker kaçakları, bu fillerinden dolayı İstiklâl Mahkemelerinde yargılanıp ceza alanlar, ümmetten millete geçişi hazmedemeyenler, kapatılan tekke ve zaviyelerin cemaatleri, inkılaplara karşı çıkanlar, çağdaş hayat tarzını benimsemeyenler ve Türklüklerinden şüphe edenlerdir. Bugün de aynı düşmanlığı sürdürenler onların torunlarıdır.
Son 15 günde peş peşe meydana gelen olaylar, maalesef kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli kimliğiyle mücadeleye başlayan “Türk” ve “Atatürk” düşmanlarını sevindirecek boyutlara ulaşmıştır. Bu olayları panoramik olarak şöyle bir gözden geçirelim.
“Türk” ve “Atatürk” düşmanlarını sevindiren ilk gelişme, 1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından yazılan ve Atatürk’ün onayıyla o tarihten itibaren her sabah ilkokullarda 2013 yılına kadar okutulan Öğrenci Andı’nın, 2018 yılında okullarda yeniden okutulmasına karar veren Danıştay 8. Dairesi'nin kararı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından bozuldu. Bu karar sonrası okullarda artık Andımız okunmayacak. Fakat Andımız, kuruluşundan bu yana KKTC'de okutulmaya devam ediliyor.
Çocuklarımız 80 yıl okudukları Öğrenci Andı’nda ne diyorlardı: ““Türk'üm, doğruyum, çalışkanım. Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk'üm diyene!”
Andımız, yeni yetişen Türk çocuklarına milli kimliğini, ahlaki değerlerini, devletimizin kurucusu Atatürk’ün gösterdiği milli hedeflerini hissettirmek ve benimsetmek amacıyla okutulan milli bir yemindir. İmparatorluktan milli devlete geçişin temsilcisi olan Türkiye Cumhuriyeti’nde milli kimlik bilincinin oluşmasında ve milli motivasyon sağlanmasında en önemli metindir. Özellikle küreselleşmenin milli devletleri tehdit ettiği bir dönemde okunması daha da önemlidir. Başta ABD olmak üzere birçok devlette bu tür bağımsızlık yeminleri okullarda öğrencilere okutulmaktadır. Andımız, ırkçı bir söylem değil, üst kimliğimiz olan Türklükten gurur duyduğumuz dünyaya haykıran milli bir benttir. Okutulmaması yanlış ve tehlikeli bir karardır.
Bununla kalınmadı, ardından Danıştay 10. Dairesi tarafından alınan kararla, devlet madalyalarından Atatürk kabartması çıkarıldı. Devlet Nişanı, Cumhuriyet Nişanı, Liyakat Nişanı'nda bulunan Atatürk kabartması, 15 Aralık 2013 tarihinde yönetmelikte yapılan değişiklikle kaldırılmıştı. Türk Kamu Sen, bu yönetmelik değişikliğinin iptali için Danıştay'a dava açtı. Danıştay nişanlarda Atatürk kabartmasının kullanılmasını öngördü. Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı karara itiraz etti, temyize gitti. Danıştay İdari Daireleri Kurulu 2019'da 10. Daire'nin kararını tek oy farkla yerinde buldu ve Atatürk’ün devlet madalyalarında kalmasına karar verdi. Şimdi ise yine başa dönüldü ve Danıştay kararıyla madalyalara konulan Atatürk kabartması yine kaldırıldı. Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, bu konudaki yazısında, emekli bir Danıştay üyesinden aldığı bilgiye göre, “Atatürk kabartmasının devlet madalyalarından Arapları rahatlatmak için çıkarıldığını” belirtti. Eğer bu gerçekse daha üzüntü verici. Yüz yıllarca Osmanlı imparatorluğu egemenliği altında yaşayan, 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlerle işbirliği yaparak Türk askerini arkadan vuran Arapların milli ve modern bir Türk devleti kuran Arapların Atatürk’ü sevmemesini anlayabiliriz. Ama bizim bağımsız bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderimizi istememesine uygun davranması çok çok üzücü.
Bu kararların ardından Tekirdağ'ın Marmara Ereğlisi ilçesinin Yeniçiftlik Mahallesi'ndeki Nizamettin Demirdöven İlkokulu'nun bahçesinde bulunan Atatürk büstü kaidesine ve okul duvarlarına kimliği belirsiz kişiler tarafından “Allah put yapmayı yasakladı. Müslüman put yapmaz, Atatürkçülük putperestliktir" yazıldı ve çekiçle Atatürk büstüne zarar verildi. Olayın ardından Yeniçiftlik Belediye Ortaokulu'ndaki Atatürk büstünün üzerine yazılar yazıldığı ve Opet Anadolu Lisesi'ndeki Atatürk büstüne kova geçirildiği, büstün üzerine "Firavun, put" yazıldığı tespit edildi. Bu planlı ve organize saldırılar, Atatürk üzerinden onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılan saldırılardır.
Gelişmeler bununla da kalmadı. 2001 tarihli Harp Okulları Yönetmeliği ve 2003 tarihli Astsubay Meslek Yüksek Okulları Yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı. Yeni hazırlanan Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Yönetmeliği ile Milli Savunma Üniversitesi Astsubay Meslek Yüksekokulları Yönetmeliği’nde, Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları’na giriş şartlarında dikkat çeken bir değişiklik yapıldı. Önceki yönetmeliklerde giriş şartları arasında bulunan “irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” hükmü kaldırıldı. Bunun yerine bu okullara giriş için “terör örgütlerine veya milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen gruplara üyelik, iltisak ya da irtibatı bulunmamak” şartı getirildi. Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları’na giriş şartlarından “irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” hükmünün kaldırılmasını değerlendiren bazı emekli komutanlar, bu adımın tehlikeli sonuçlara yol açma riski bulunduğunu vurgulayarak “Bu değişiklikle tarikatların, cemaatlerin Harp Okulları’na ve Astsubay Yüksekokulları’na girişinin önü yasal olarak da açılmış oluyor” dediler. Demek ki, geçmişten hiçbir ders çıkarılmamış, bu yönetmelik bunun itirafı niteliğindedir.
Bunların ardından Milli Savunma Üniversitesi bünyesindeki SUTASAK (Subaylık Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma Kursu) ve ASTTASAK (Astsubaylık Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı Kazandırma Kursu) yönergelerinden ve müfredatından Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün adı ve ilkeleri çıkarılmıştır. Önceki yönergelerde 8 ayrı yerde Atatürk adı, ilkeleri yer alırken, üniversitede son şekli verilen ASTTASAK ve SUTASAK yönergelerinden Atatürk adı tamamen çıkarılmış ve “Hizmete Özel” kaydı ile uygulamaya konulmuştur. Yönergelerin eski hali şöyleydi: “Subay ve Astsubaylık Eğitimi Kazandırma Eğitiminde amaç, subay ve astsubay adaylarının görevlerini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Anayasamızın temelini teşkil eden Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş ve bilimsel yaklaşımla kavrama ve yerine getirme yeteneği kazandırılmasıdır.” Subay ve astsubay eğitimini düzenleyen yönergelerden “Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda” cümlesinin çıkarılmasının amacı nedir, bir eğitimci olarak anlamış değilim.
“Türk” ve “Atatürk” düşmanlarını sevindiren gelişmeler bunlarla da kalmadı. Son olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın aldığı karar doğrultusunda bazı yerel korolardan "Türk" adı çıkarıldı. Kültür Bakanlığı’nın aldığı kararla, İstanbul’daki Devlet Türk Halk Müziği Korosu’nun adı İstanbul Halk Müziği Araştırma ve Uygulama Korosu Müdürlüğü, Şanlıurfa’daki Devlet Türk Halk Müziği Korosu’nun adı Şanlıurfa Sıra Gecesi Müzik Topluluğu, Edirne’deki Devlet Türk Müziği Topluluğu’nun adı Edirne Rumeli Müzikleri Topluluğu, Diyarbakır’daki Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun adı Diyarbakır Medeniyetler Müziği Korosu, Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğü’nün adı “Elazığ Kürsübaşı Müzik Topluluğu Müdürlüğü” olarak değiştirildi. Müzik toplulukları ve korolardan "Türk" adının çıkarılması ile ilgili değişiklik, Güzel Sanatlar Genel Müdürü Murat Salim Tokaç'ın 23.03.2021 tarihli yazısına Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın onay vermesinin ardından gerçekleştirildi.
“Türk” ve “Atatürk” adına bu kadar düşmanlığın sebebi nedir? İlkokullardan, Harp Okullarından, yönetmeliklerden ve korolardan “Türk” ve “Atatürk” adını çıkarınca Türk’ü ve Atatürk’ü yok edeceğinizi mi sanıyorsunuz? Bunu 1. Dünya Savaşından sonra dünyanın bütün emperyalist süper güçleri denedi, fakat başarılı olamadı, Türk’ü ve Atatürk’ü mağlup edemedi. Devletin bütün kurumlarından Türk’ün ve Atatürk’ün adının birer birer çıkarılmasından “Türk” ve “Atatürk” düşmanlarının sevinmesini doğal karşılıyorum. Çünkü kuyruk acıları var. Fakat yıllardır Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden bazı siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının bu gelişmeler karşısında suspus olmasını bir türlü anlamıyorum.
Son sözümün ilki “Türk” ve “Atatürk” düşmanlarına: “Türk” ve “Atatürk” adını nereden çıkarırsanız çıkarın, hayalinizdeki Türkiye’ye ulaşamayacaksınız. İkinci sözüm Türk milliyetçisi ve Atatürkçü olduğunu iddia edenlere: “Arkadaşlar, titreyin ve kendinize gelin. Türkiye’nin şu anda doğru dürüst, Müslüman devletler dahil, dostu ve komşusu yok. Ülkemiz kuzeyinden güneyinden, doğusundan batısından kuşatılmış durumda. Başta ABD olmak üzere süper devletlerin tehdidi altında. Aklınızı başınıza toplayın, ülkemize, milletimizin adına ve devletimizin kurucusu Atatürk’ün hatırasına sahip çıkın. Çünkü başka Türkiye yok.”
Ve son olarak diyorum ki, ne yaparsanız yapın başaramayacaksınız, “TÜRK” VE “ATATÜRK”SÜZ TÜRKİYE OLMAZ, OLAMAZ…..