(ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
a) - Allah, insanoğlunu yaratmış ve onu yeryüzünde kendisine halife tâyin etmiştir.
b) - İnsanoğluna, yeryüzünde ve kâinatın diğer bazı kısımlarında neler olduğunu görmesini emretmiştir.
c) - Yine insanoğluna yeryüzünde ve kâinatın diğer bâzı kısımlarında kısmî tasarruf hakkı vermiştir.
ç) - Allah'ın halifesi olma hakkı, O'nun son hak dinine mensup olan ve onun esaslarım yaşayışlarında tatbik edenlerindir.
d) - Allah'ın yeryüzünde halifesi olma hakkı müslümanların olduğuna göre, tasarruf vazifesi de evvel'emirde onlara düşer.
İşte hareket noktamız budur, aziz müslümanlar! Allah sizi yarattı. Yeryüzünde kendisine halife yaptı. Yeryüzünü ve kâinatın diğer bir kısmını emrinize âmâde kıldı. Oralarda dolaşmayı, Allah'ın kâinatında neler olduğunu araştırıp görmeyi sizlere emretti. Size oralarda kısmî kasarruf hakkı verdi. Siz gezeceksiniz, dolaşacaksınız, kâinâtta ve eşyâda nelerin olduğunu araştıracaksınız. Eşyânın kabiliyetleri nelerdir, bulacaksınız. Tâ ki onlardaki kısmı tasarruf hakkınızı kullanabilesiniz. Bunlar sizin vazifeniz. Bu vazife ve mükellifiyetlerini hatırlatmak için Allah'ın Resûlü size şöyle hitâb etti:
- Beşikten mezara kadar ilim - irfân öğreniniz!
- İlim Çin'de dahi olsa gidip öğreniniz!
- İlim - irfân öğrenmek, kadın - erkek her müslümana farzdır.
Tasarruf hakkınızı, ancak eşyâyı tanıdığınız takdirde kullanabilirsiniz. Eğer eşyâyı tanımaz ve ondaki kabiliyetleri araştırıp bulmazsanız tasarruf yapmazsınız. Bu durumda, vazife ve mükellefiyetlerinizi yapmamış olacağınız gibi, eşyayı tanıyan ve ondaki kabiliyetleri keşfetmiş olan diğer topluluklar karşısında müşkil durumlara düşersiniz. Nitekim bugün böyle bir durum varittir. Müslüman olmayan topluluklar sizden önce ve sizden daha çok, eşyâyı taradıkları ve ondaki kabiliyetleri keşfederek tasarrufa geçtikleri için üzerinizde bir sulta ve tahakküm kurmuşlardır. Eğer siz, dininizin ve kitabınızın emirlerine uyarak vazife ve mükellefiyetlerinizi yerine getirseydiniz ve eşyayı tanıyıp kabiliyetlerini keşfetseydiniz bugünkü durumlara düşmeyecektiniz. Fakat zararın neresinden dönülse kârdır. Bugünkü yüz kızartıcı ve utanç verici durumunuza rağmen, eğer kısa zamanda derlenip - toplanarak vazife ve mükellefiyetlerinizi hatırlar ve harekete geçersiniz yine de selâmete çıkabilirsiniz. Yalnız şu hususu hiç unutmayınız ki ilk yapmak zorunda olduğunuz şey, bir silkinişle, hâlen içinde bulunduğunuz ruhî - ahlâkî sefalet ve perişanlıktan kurtulmaktır. Zira bu merhaleyi aşamayan topluluklar için devamlı bir huzur, sükun, refah ve selâmet mevzubahis olamaz.
- Ey imân edenler, gerek kendinizi ve gerekse âîle efrâdınızı Cehennem ateşinde koruyun... (Tahrîm suresi, âyet: 6). (DEVAM EDECEK)