Herhangi bir pusula veya askerlik bitirme belgesiyle karıştırmayalım sakın.
Onların adı: TEZKERE
El arabasının icat edilmediği veya bizlere ulaşmadığı yıllarda (1968-70) özellikle inşaatlarda taş, kum, çimento, çamurdan briket taşımak için kullanılan, ağaçtan yapılmış, dört kollu, iki kişi tarafından taşınan bir aparattır.
Bu günkü el arabasının yaptığı bütün işleri gördüğü için, el arabası piyasaya çıkınca, TESKERE kullanımı bıçak gibi kesilmiştir.
Muhtemeldir ki, 1968 doğumlulardan sonra teskereyi gören ve tanıyan yoktur diye düşünüyorum.
Eli, keser - bıçkı - çivi tutan herkes teskereyi kendisi yapabilirdi. 2-2.5 metre uzunluğunda iki adet sağlam yuvarlak ağaç, 50-60 cm. aralıkla yere uzatılır. Her iki ön ve arka taşıyıcının rahat yürüyebileceği kadar mesafenin ortasına sağlam tahtalar çakılır. Çakılan tahtaların dört bir yanı 10-15 cm. eninde tahtalarla çevrilir.
Sağ veya sol tarafından bir tahta, açılıp kapanabilmesi için menteşelendirilir .
Teskere her türlü yükün taşınmasında kullanılmasıyla birlikte, en fazla inşaatlarda malzeme, ahırlarda gübre (samura - ters), bahçelerde odun, un - yem - buğday çuvalı taşımak için kullanılırdı.
Teskereyi mutlaka iki kişi kullanırdı. Taşınan yükle birlikte bir de teskerenin kendisinin de taşınması gerektiğinden, yük daha da ağırlaşırdı.
Bu dezavantajları sebebiyle, hem tek kişi tarafından kullanılması, hem tekerlekli olmasından dolayı yükün ağırlığının yarı yarıya azalması, hem de daha çok yük taşınması gibi avantajları sebebiyle, el arabası devreye girince, teskere tam siper olmuştur.
Bir daha hiç kullanılmamış ve odun yapılarak sobada yakılmıştır. Bu sebeble bugün hiç bir yerde, hatta müzelerde bile teskereye rastlamak mümkün değildir.
Teskere, taşınacak yükün en yakınına, altına çapraz gelecek şekilde konulan iki ağaç üzerine konur. Bu iki ağaç veya yerden 5-6 cm. yükseltecek bir malzeme (taş, biriket, tezek vb.) üzerine konur.
Bu yükseltici konulmazsa, taşıyıcı kollar yere yapıştığı için, asla yerden kaldırılamaz.
Teskere ile yük hayli ağır olduğu için, en fazla 25 - 30 mt taşınabilirdi. Yolda yere koyup dinlenme şansı yoktu. Zira, koyarken yükseltici zemin bulmak hemen hemen imkansızdı.
Aynı istikamette iki taşıyıcı, biri ön kollardan, diğeri arka kollardan tutarak teskere ile yükü taşınırdı. Yük yola çıkınca, ayağın tökezlemesi, ellerden birinin kayması vb. gibi kazalara maruz kalınması muhtemeldi ve çok tehlikeliydi. Özellikle arkadaki taşıyıcının teskereden dolayı önünü göremeyip, ezbere adım atması; arkada vuku bulan olumsuzluğu, öndeki taşıyıcının asla görememesi, işin ne kadar zor olduğunun göstergesiydi.
Yük yerine varınca bir üçüncü şahsın, teskerenin yan kapağını tutan kiliti açması gerekirdi. Bir üçüncü yardımcı yoksa, iş iyice zorlaşırdı. Zira, önce teskereye yüküyle birlikte elleri ezmeyecek şekilde bir zemin ayarlanır, teskere itinayla yere konarak, kapağı açılır ve tekrar kaldırılarak yük belirlenen yere şangıradak dökülürdü.
Çocukluğumda 12 yaşıma kadar söz konusu teskereyi abilerimle birlikte ahırımızda çok kullandık.
Hey gidi günler heyyy ...