Danıştay İdari Dava Daireleri, Millî Eğitim Bakanlığı’nın 1933 yılından beri ilkokullarda toplu olarak okunan “Andımız” ın kaldırılmasına ilişkin kararını onayladı. Bakanlık, 8 Ekim 2013 tarihinde, İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğrenci Andı” başlıklı 12.nci maddesini yürürlükten kaldırırken çok tepki toplayan bir karar almıştı. O yıllarda terörle mücadele konusunda “açılım süreci” olarak ifade edilen politika yürütülüyordu. PKK elebaşılarıyla Oslo’da, İmralı ve Kandil’de görüşülerek terör örgütünün silah bırakıp dağdan inmeye ikna edilmesi için çalışılıyordu. Güneydoğu’da bazı şehirlerde örgütün siyasi uzantısı olan partinin toplantılarında “andımızı okutmayacağız” sloganları atılıyordu. Bakanlığın iptal kararını, millî kimliğimiz, üniter devlet yapımız ve Cumhuriyetimizin temel kuruluş ilkeleri konularında sorunları bulunan, Anayasada değişiklik yapılarak Türkiye vatandaşlığı esası üzerinden kimliksiz (nötr) bir tanımla yapılmasını savunan çevreler olumlu bir adım olarak görüp desteklediler.
Türk Kamu-Sen kararın iptali ve yürütülmesinin durdurulması talebiyle Danıştay’a dava açtı. Danıştay 8.nci Daire önce yürütmeyi durdurdu, ardından kararı iptal etti. İptal kararının gerekçesinde çok önemli bir husus yer alıyordu; “.. dava konusu değerleme ile öğrenci andının kaldırılmasını gerekli kılacak ve idarece yaptırılmış eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından değerlendirmeler içeren, dava dosyasına sunulmuş araştırma, inceleme ve tespit bulunmadığı anlaşılmaktadır”.
Kararın gerekçesinde de görüldüğü gibi, bakanlığın kararının pedagojik ve bilimsel bir tarafı yoktur; hangi yol ve yöntemle alındığı da belirsizdir. Açıkçası siyasi iktidarın tercih ve isteğiyle bu karar alınmıştır. Oysa istenseydi yemin metninde uygun görülmeyen veya eklenmesi gereken bir husus varsa, yeni bir düzenleme yoluna gidilebilirdi. Mesela bütün öğrenicilerin okul binasının önünde toplanıp okumaları uygun görülmüyorsa başka bir şekil bulunabilirdi. Nitekim 1933 tarihli ilk metin 1971 ve 1992’de iki defa değiştirilmiştir.
Bu iptal kararını verenler, çocuklarımızın coşkulu bir şekilde Türküm, doğruyum, çalışkanım, yurdumu seviyorum demelerinden neden rahatsızlık duyulduğunu, 88 yıldır okunan bu andın yanlışlığına hangi gerekçeyle hükmettiklerini mutlaka açıklamalıdırlar.
Hukuken 2018 tarihli Danıştay 8.nci Daire kararının 30 gün içerisinde uygulanması gerekirken Bakanlık bunu yapmak yerine karara itiraz etti. Danıştay Dava Daireleri Kurulu iki yıl bekledikten sonra bu kararı verdi. Bir taraftan 2021 yılı İstiklal Marşı yılı, Türkçe yılı olarak ilan ediliyor, millî eğitim ve kültür konularında sorunlar bulunduğu belirtiliyor, diğer taraftan ilkokulda okuyan her vatandaşımızın yüreğinde ve hafızasında unutulmaz bir hatıra olarak iz bırakan Öğrenci Andı’nın kaldırması uygun görülüyor. Bu çelişki, kararın hukuki olduğu öne sürülerek savunulamaz. Çünkü herkes biliyor ki Bakanlık, milletimizin vicdanını sızlatacak, tepkilere yol açacak böylesine bir kararı, üst iradenin isteği olmadan kendi inisiyatifiyle alamaz, İdari Kurul, meseleyi sırf hukuki açıdan incelemiş olsa, 8.nci Dairenin iki yıl önce sağlam gerekçelere dayalı olan kararını, dosyasına yeni bir belge sunulmamasına rağmen bozamaz.
Ortak değerlerimizi, Türklük bilincini, vatan sevgisini daha da güçlendirmek ihtiyacı duyduğumuz günümüz şartlarında yapılan bu yanlış gecikilmeden düzeltilmelidir. AYM yolu da açık olmakla beraber daha çabuk bir çözüm imkânı olacağından Meclis yolu tercih edilmelidir. Konu siyasallaştırılmadan TBMM’nde partiler üstü bir mesele olarak ele alınmalı ve gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. Yanlışta ısrar edilirse yıllar boyunca sürecek toplumsal bir tepkinin ve tartışmanın kapıları açılmış olur.