Mi’raç; âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimize, Mekke döneminde bir gece, Yüce Yaradan'ın sonsuz kudretinin eserlerini temaşa etmesi için önce Mescid-i Aksa'ya, oradan da semâlara yaptırılan hikmet yüklü yolculuğu ifâde eder.
Mi’raç hâdisesi, müminlerin Allah'a olan imanları ve Hz. Peygamber'e karşı bağlılıklarını pekiştiren bir imtihan, Peygamber Efendimiz için de Yüce Mevlâ'nın yardım ve desteğine mazhar olarak risaâlet görevinde moral kazanma vesilesi olmuştur. Mi’raç bizlere, insanın, ilâhî rızaya ve desteğe ulaştığında akıl ve idraki zorlayan derecede nice üst makamlara ulaşabileceğini gösterdiği gibi, mânâ âleminde yükselip ilâhî rahmet ve huzura erişmenin, öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlakî erdemlere yükselişten, her şeyin sâhibi olan Yüce Allah'a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini de hatırlatmaktadır.
Mi’raç gecesi farz kılınan beş vakit namazın Müminlerin mi’racı olarak nitelendirilmesi de, namazın böyle bir yükselişte ne derece etkin ve önemli bir ibâdet olduğunu gösterir. Gerçekten sâdece bedeni ile değil özüyle, gönlüyle, duygu ve düşüncesiyle Allah'a yönelen ve namazda Rabbi ile baş başa kalmanın mutluluğunu yakalayan bir mü'min, daima O'nun gözetimi ve desteği altında olduğunu hatırından hiç çıkarmayacak, bu bilinçle hayatının bütününe farklı bir anlam yükleyecektir.
Bu gece idrak ettiğimiz kandil vesileyle geçmişimizin muhasebesini yaparak geleceğimizi daha aydınlık kılabilirsek, sâdece çevremizdeki insanlara değil bütün kâinata sevgi, dostluk, hikmet ve rahmet penceresinden bakmaya başlayabilirsek, bize sunulan bu altın fırsatı iyi değerlendirmiş, birey ve toplum olarak Mi’raç'ı gerçekten idrak etmiş oluruz.
Mânevî hayatın ihmaliyle daralan kalplere, bunalan ruhlara bu gecenin huzur getirmesi dileğiyle, okuyucularımın idrak edecekleri nice Mi’raç kandillerini tebrik ediyor, bu gecenin insanlığın barış, huzur ve saadetine, bütün müminlerin de arınmasına affına ve selâmetine vesile olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.