PISA, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programıdır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD tarafından 3 yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir.
PISA sınavları; 2003’de, 30’u OECD üyesi, toplam 40 ülkede uygulanmıştır. 2006’da ülke sayısı 57’ye çıkmış, 2009’da 64 olmuştur. Türkiye, 2003’de PISA’ ya katılmıştır.
PISA değerlendirmeleri, dünyanın çeşitli yerlerinden eğitim uzmanlarının bir araya gelmesiyle hazırlanmaktadır. PISA değerlendirmeleri, “ülkeleri sıralamayı değil, hangi ülkedeki eğitim sisteminin çocukları geleceğe hazırlamada daha efektif olduğunu göstermeyi” amaçlamaktadır.
OECD, 34 üyesinin aralarında bulunduğu, 72 ülkede Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) Araştırması Raporu’nu açıkladı:
Özellikle bilim ve matematik alanında öğrencilerin seviyelerini ölçen raporda, bilim alanında eğitim seviyesi en yüksek ülkenin Singapur olduğu ortaya çıktı.
Singapur’u Japonya, Taipei, Finlandiya ve Estonya takip etti. Bu ülkeler 530 puanın üzerinde skor elde ederken, Türkiye 425 puanla, Meksika da 416 puanla, bilim sıralamasında en sonda yer alan iki ülke oldular.
Türkiye;
- ortalaması 493 olan bilim sıralamasında; 425 puanla,
- ortalaması 493 olan dil ve yazı sıralamasında; 405 puanla,
- ortalaması 490 olan matematik sıralamasında ise; 413 puanla,
tüm alanlarda ortalamanın gerisinde kaldı.
Eğitim haritasında Türkiye; Cezayir, Tunus, Malta, Yunanistan, Doğu Avrupa ülkeleri, Brezilya, Peru, Kolombiya, Birleşik Arap Emirlikleri, Tayland ve Endonezya ile birlikte, en alt seviyeyi belirleyen kırmızı renkte gösterildi.
Raporda, gelişen teknolojiler ışığında, yoğun bilgi akışımı ortamında;
-her bireyin bilimsel düşünme kapasitesine sahip olması, yani “bir sonuç çıkarabilmek için donelerin karşılaştırılmasını yapabilmesi,
-zamanla yeni keşiflerle bilimsel verilerin değişebileceğini anlaması,
-doğanın ve teknolojinin gücünü ve sınırlarını kavraması” zorunluluğunun altı çizildi.
“Maddi durumu yerinde olan ailelerin çocuklarının, diğer öğrencilere oranla 3 kez daha başarılı sonuçlar elde ettikleri” de sonuçlar arasında yer aldı.
Türkiye, listenin sonlarında yer alan ülkeler arasına girdi. 72 ülke arasında Türkiye;
-bilim alanında 52’nci,
-okuma becerileri alanında 50’nci,
-matematik alanında ise 49’uncu sırada yer aldı.
Geniş kapsamlı değerlendirmede, en iyi skoru Singapur elde ederken, Singapur’u Çin, Japonya ve Estonya takip etti.
Listenin sonunda ise, Dominik Cumhuriyeti, Cezayir ve Kosova yer aldı. Türkiye, listenin sonlarında yer alan ülkeler arasına girdi.
Açıklanan verilere göre, en yüksek eğitim harcamasını İsviçre ve Lüksemburg’un yaptığı, bu iki ülkenin PISA performansları ortalamanın üzerinde seyrettiği belirtildi.
Japonya, Estonya ve Singapur’un, birçok Batı Avrupa ülkesine göre bu alanda daha düşük miktarda harcama yapmalarına rağmen, en yüksek performansı yakaladıkları belirtildi.
OECD ülkelerinde eğitim gören öğrencilerin; yüzde 7. 7’si bilim konusundaki testten en yüksek sonuçları almıştır. Singapur’da; 4 öğrenciden 1’i, Tayvan, Japonya, Finlandiya’da; 7 öğrenciden 1’i bu seviyeyi yakalamıştır. Türkiye’de bu oran; yüzde 0,3 seviyesindedir.
Singapur, Hong Kong(Çin), Makao(Çin) ve Tayvan; matematik konusunda başı çekmiştir.
Türkiye’deki öğrencilerin matematik testindeki başarı ortalaması OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. Türkiye’nin başarı seviyesi Birleşik Arap Krallığı, Şili, Moldova, Uruguay, Karadağ, Trinidad ve Tobago, Tayland ve Arnavutluk ile benzerlik göstermektedir.
Singapur, Hong Kong (Çin), Kanada ve Finlandiya; okumada en iyi performansı göstermişlerdir. Türkiye ve Meksika ise en sonda yer almıştır.
OECD raporunu değerlendiren Hacettepe Üniversitesi Matematik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adnan Tercan, şu tespitlerde bulunmaktadır:
“-15 yaş grubu öğrencilere yaşlarının üstünde matematik eğitimi veriliyor.
–Öğrenciye her şeyi bir anda verelim anlayışı var.
-Öğrenciye gıdım gıdım matematik veriyoruz.
-Öğrenci de bunun altından kalkamadığı için matematikten soğuyor.
-Çocuklarımız zeki, ancak; müfredat hafifleştirilerek çocuklar için daha sevimli hale getirilmeli.
-Öğrencinin daha kolay anlaması için, matematik görselleştirilmeli.
-Müfredat çocuğun dünyasına hitap etmiyor, hitap edecek şekle getirmek gerekiyor.
-Ağır bir matematik müfredatı yerine, yaş grubuna göre eğitim yapılmalıdır.
-Matematik öğretiminde zekâ problemi değil, sistem ve yöntem problemi var”
Prof. Dr. Adnan Tercan:
“Öğretmenlerin de matematik öğretirken kendilerini güncellemesi gerekiyor. Derste kitabı, anlatır geçerim mantığına son verilmeli.”
“Çocuklar oyun hamuru gibidir, dillerinden konuşarak eğitim verilmeli.”
“Öğrenci Türkçe, fen öğretmeninden korkmaz, ama okulun en sevecen öğretmeni de olsa matematik öğretmeninden korkar. Çünkü karşısında yaş grubuna uygun olmadığı için yapamadığı bir matematik var.” değerlendirmesini yapmaktadır.
Eğitim öğretim stratejilerinin tespitinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu sonuçları ve tespitleri değerlendireceğini umuyoruz.
Sevgiyle kalın…