Bilinç altımız olumsuzu olumluya çeviremez.
Bulanıklığı sevmez. Netlik ister.
Hafızasına henüz kaydolmayan (alışkanlıklar) durumlarda efendisi bilince tam itaat eder.
Ama hafızasına kaydolan eylemlerde, bilinci pas geçerek kendi bildiğini okur.
(Sigara, küfür, dua, namaz, tebessüm, çatık kaş, öfke, çalışmak, tembellik, spor, vb.)
Biz hangi eylemi sürekli tekrarlarsak, bilinç altımız belirli bir sayıdan sonra o eylemi hafızasına kaydeder.
Gerekli işareti aldığı anda ŞAK diye ortaya koyar. Hiç kimseye (bilince) danışmaz.
Zorlamayı asla sevmez.
En iyi bildiğimiz ve dilimizin ucundaki bir bilgiyi hatırlamak için bilinç altımızı zorlamaya devam edersek, hemen bize yardımcı olamaz. Ama bir kaç dakika sonra biz konuyu değiştirmiş olsak bile, hafızasında bulunca, ŞAK diye önümüze koyar.
Olumsuz hiçbir eylemi:
- Hayal dahi etmeyeceğiz.
- Asla düşünmeyeceğiz.
- Aklımıza getirmeyeceğiz.
- Konuşmayacağız.
- Projelendirmeyeceğiz.
- Yazmayacağız.
- Yapmayacağız.
Hayallerimiz, düşüncelerimiz, konuştuklarımız, yazdıklarımız, uyguladıklarımızın vb. hepsi ama hepsi de, OLUMLU VE GÜZEL olmalıdır.
Nedense bazı insanlar hala, olumsuz düşünmeye, bardağın boş tarafına odaklanmaya, tebessümle küslüğe devam ediyorlar. Çok yazık.
Eylemler ve düşünceler, ister negatif ister pozitif olsun bulaşıcıdırlar.
Atalarımız neden
"KÖRLE YATAN ŞAŞI KALKAR"
"ARKADAŞINI SÖYLE KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM"
"ÜZÜM ÜZÜME BAKA BAKA KARARIR"
Demişler???
Yağmurlu ve kapalı havaya niçin "bu gün hava kötü" deniyor?
Kovit 19'da, neden iyileşen sayısına değil de, hasta ve hayatını kaybedenlere odaklanılıyor?
Bestekâr ve şairlerin neden büyük çoğunluğu üzüntülü eserler üretiyorlar?
Bir anne okuldan geciken çocuğunun, neden hemen başına birşey geldiğini düşünür de; arkadaşlarıyla hoşça vakit geçirdiğini düşünmez?
Yazdıklarımı hemen hemen hepimiz biliyoruz.
Ancak, bilmek uygulamak için asla yeterli değildir.
Olumsuz eylemleri bilinçaltımızın hard-diskine tutsak ettirmişsek. VAY Kİ VAY HALİMİZE...
Eşini hunharca katleden koca, adliyede veya hapiste neden kuzu gibi ve çok pişmanım diyor? Çünkü öfke gitti, aklı başına geldi de ondan.
Biliyoruz ki, öfke gelince akıl hemen firar eder.
Keşke, her olumsuzlukta öfkelenmek ve şiddete başvurmak yerine; Rab'bimizin buyurduğu ve en önemli isimlerinden olan RAHMAN ve RAHİM (esirgeyip bağışlayan) sıfatlarını eyleme dökseydi de, affetme yetisini bilinç altına zapt-ı rap yaptırsaydı.
AH KEŞKE...
O halde sıkı durun:
İşimiz pek de kolay değil.
Bilinç altımızdaki bütün negatif kayıtları tek tek belirleyeceğiz.
Onların zıddı olumlu eylemleri de belirleyeceğiz.
Olumsuzları bir daha hiç yapmayarak, onun yerine eşleştirdiğimiz olumlu eylemi de sürekli yapmaya devam ederek, ters yüz edeceğiz.
Ama bu çok zordur. Olağanüstü azim, sabır, sükûnet, kararlılık ve motivasyon ister.
Haydin kolay gelsin...
Selam sevgi ve dualarımla...
Yüceler Yücesine emanet olalım.