KUŞKU
‘Kuşku’ kelimesi, şüphe karşılığında öne sürülmüştür. ‘Kuş gibi korkup ürkme’ durumundan ilham alınmış olmalı. Şüphe ve endişenin başka mânâları da vardır. Vehm, vesvese, kaygı, işkillenmek ve merak gibi.
Kelime, mânâ bakımından yanlıştır: ‘Şüphe’ kelimesinin karşıladığı mânâların hiçbirinin ‘kuş’ ile alâkası yoktur. ‘Kuşku’nun, ‘kuş uykusu’ndan ilham alınarak yapıldığı iddiası da mantıklı değildir. Uykusu hafif olan tek canlı şüphesiz kuş değildir.
Şüphe kelimesinin derinliğine sâhip olmayışı bir kenara bırakılabilse bile 6 kelimenin yerine bir kelime ikame etmek, dili fakirleştirir.
‘Kuşku’ kelimesinden türetilen ‘kuşkucu, kuşkuculuk, kuşkulandırmak, kuşkulanmak, kuşkulu, kuşkusuz’ kelimeleri için de yukarıda belirtilen mahzurlar geçerlidir. Bu kelimelerin her biri için de ‘şüphe’ kelimesinin ve yakın mânâdaki kelimelerin ekleri ile türetilecek kelimeler kullanılabilir. ‘Şüpheci, şüphecilik, şüphelendirmek, şüphelenmek, şüpheli, şüphesiz, vehimli, vesveseli, kaygılanmak, kaygılandırmak, işkilli, meraklanmak, meraklandırmak’ gibi. Bütün problem belki de ‘şüphe’ kelimesinin Arapça kökenli olmasından kaynaklanıyordur. Şâyet Arapça kelimelerin hepsini dilimizden atarsak, bilinmeli ki merâmımızı ifâde edemeyiz.
Bakınız: ‘şikâyet, gayrimenkul, müşterek, mülkiyet, ev-mesken, şart, defa, fayda, kira, hukûkî, tescil kelimeleri atılıp, uydurma kelimeler kullanıldığında, aşağıdaki şekilde bir mahkeme kararı ortaya çıkar.
‘Yarkıncı 1750 sayılı taşınmazının parçalanmamış bir birlikte egelik payını üzerindeki konutla birlikte (a) sattığında koşutlar bölümünde (b) ile (c) altında (a) ve (b) birlikte egelik payının bu kezki eğesinin kendi başına yararlanmanın kendi başına bacın borcu olacağı, bundan başka (c) altında bunun dışında yaralanma birlikte eğelik çerçevesi için ortaklaşa olacağı son olarak da el altından (a), (b) (c) (altında) kurulan törel ilişiği katlandırım diye 750 sayılı taşınmazcı şöyle yamlanacağı bildirilmiştir.’
Böyle bir dille ne mahkeme kararı yazılabilir ne de hukuk fakültelerinde ders verilebilir. ‘Sabah’ Arapça, ‘akşam’ Soğdcadır. Bu iki kelimeyi dilimizden attığımızda günümüzü de tam olarak yaşayamayız.
Yukarıdaki paragraf, bir hukukçunun, aşağıdaki de bir edebiyatçının kaleminden:
Tüm koşullara karşın, gökçeyazınımızı yadsıyan ussuz ve kakıdık sakıdık kişilerin düşünsel ya da ussal imgelerine şu kelekeyde özgür yaşamsallığınızda koşut musunuz acaba?
Yarkıncı, egelik, konut, kezki, bacın borcu, katlandırım, yamlanmak, koşul, karşın, gökçeyazın, yadsıyan, ussuz, kakıdık, sakıdık, düşünsel, kelekey, özgür, koşut kelimeleri çok mu sevimlidir de yanlış olmasına rağmen kullanılıyor?