Marketlerde Fiyat Anarşisi

Son zamanlarda marketlerde bariz bir şekilde fiyat farklılıkları ile istikrarsız bir fiyat uygulamasının yapıldığı görülmektedir. Bilhassa, koronavirüsü fırsata çeviren fırsatçıların zam bahanesi bitmek bilmemektedir. Salgın döneminde bir çok üründe fiyatlar neredeyse iki katına çıkmış bulunmaktadır. Aynı zamanda benzer ürünler arasındaki fahiş fiyat farklarıda dikkati çekmektedir.  Şöyle ki,

Haber 7’nin verdiği bir habere göre, kırmızı etten yapılma kavurmanın Kg’ı bir markette 54,90 TL’ye satılırken, benzer bir kavurma, başka bir markette 119.90 TL’ye satılmaktaymış...

Bu arada benimde müşahede ettiğim iki ürünün fiyatından bahsetmek istiyorum. İkamet etmekte olduğum mahallede bir meydan bulunmaktadır. Bu meydanda birbirlerine en fazla uzaklıkları 50 – 100 mt. olan tam beş büyük market zincirinin birer şubesi bulunmaktadır. Kendilerini “market” olarak isimlendiren bakkalları saymıyorum.

Biz de emekli olmamız hasebiyle imkanlarımız kıt, zamanımız müsait olduğu için alışveriş yapacağımız zaman en az bir kaç marketi gezdikten sonra alacağımız malı alıyoruz. Bu cümleden olarak, geçen gün 5kg’lık bir zeytinyağı almam icap etti. Yağın markasını yazmıyorum. Önce marketin birisine gittim. Fiyatı 163,90 TL idi. Sonrada 50 mt. ilerideki diğer markete gittim. Burada ise her şeyi ile aynı olan 5 kg’lık zeytinyağının 194,90 TL olduğunu gördüm. Buradaki fiyat farkı hayretimi mucip oldu. Zira, aynı fabrikanın malı arasında tam 31 TL fark vardı. Bu durumu market ilgilerine söylediğimde bir şey diyemediler. Sadece istersem şikâyet edebileceğimi söylediler. Ben de “niçin şikâyet edeyim ki, malınızı almam ve bir daha da bu markete gelmem olur biter” dedim.

İkinci mesele ise, aynı meydanda bulunan bir marketten aldığım kestanedir. Kg’ı 17,90 TL olan kestaneden evde iki kişi olduğumuz için yarım kg aldım. Almış olduğum bu kestane fiyatına göre gayet güzel çıktı. Hiçbir çürüğü olmadığı gibi, lezzeti de çok güzeldi. Bu sebeple, aldığım kestane bitince iki gün sonra ayni markete gittim. Bir de baktım ki, iki gün önce 17,90 TL’ye almış olduğum kestanenin üzerine 41,90 TL etiketi yapıştırılmış.  Orada bulunan personele bunu iki önce 17,90 TL’den aldım. “Şimdi bu fiyat neyin nesidir” dedim. “Bu biraz irisi” dedi. Halbuki kasa ve bulunduğu yer ayni idi. Kestanelerin görünüşünde de pek bir fark bulunmuyordu. Muhtemelen aynı kestane idi. Tabii ki almadım. Diyelim ki bir fark var. Bu kadar da aşırı fiyat farkı olmaz ki. Çok dikkat çekicidir ki, bir gün sonra aynı kestanenin fiyatı yeniden 17,90 liraya indirilmişti.

İlgili personele, “dün 41,90 lira olan bu kestane nasıl oldu da bu gün 17,90 liraya indi?” diye sordum. Tabii ki tatmin edici bir cevap veremedi. İstersem yetkililer ile görüşebileceğimi söyledi. Ben “yetkililer ile niçin görüşeyim ki, işime gelirse alırım, gelmezse almam” dedim.

Anlaşılan şu ki, bu fiyatların maliyet ile filan hiçbir alakası yoktur. Ortada tam manasıyla bir fiyat anarşisi bulunmaktadır.

Marketlerde birde raflarda bulunan ürünlerin üzerinde yazan fiyatlar ile kasada alınan fiyatlar arasında fark bulunmasıdır. Bu durum benin başıma birkaç defa geldi. Benim aldıklarım birkaç parça olduğu için kontrollerini yapıp fiyatların farklı olduğunu gördüm ve yapılan hatayı düzelttirdim. Çok parçalı ürün alınması halinde bu kontrollerin yapılabileceğini pek zannetmiyorum. Bu fiyat farkını kasada bulunan personele sorduğum da verdiği cevap şu oldu. “Ne yapalım yetişemiyoruz.” Amiyane tabirle özrü, kabahatinden daha büyüktü.

Diğer taraftan, marketlerde satılan kuru fasulye, nohut, pirinç ve mercimek gibi paketli mallarda gramaj meselesi var. Eskiden böyle bir şey yoktu. Şimdi birde bu çıktı.

Mesela bir kilo niyetine pirinç alıyorsunuz.  Eve gidip baktığınızda paketin üzerinde 850 veya 900 gr yazdığını görüyorsunuz. Tabii ki şaşıp kalıyorsunuz. Her ne kadar burada ödediğimiz para bakımından bir kaybımız olmasa da kg fiyatı bakımından yanılmış oluyoruz. Bir kg niyetine aldığımız mal 850 gr çıkıyor. Tereyağlarında da durum farklı değildir. Aynı marka bir tereyağın 400-500- 850 -1000 gramlık paketleri bulunmaktadır. 

Bu şekilde yapılan paketlemeler her hangi bir zaruret sebebiyle yapılmayıp, tamamen tüketiciyi yanıltma gayesine matuf olarak yapılmış olan bir paketleme şeklidir. Kanaatime göre bu ürünler, kanuni bir mahzuru yoksa, en az ½ kg veya bunun katları şeklinde paketlenmelidir.

Bir mühim mesele daha vardır ki, oda enflasyonun yükselmesidir. Türkiye’de enflasyonun artmasında birçok unsur bulunmakla beraber, bilhassa gıdada meydana gelen fahiş fiyat artışları ile marketlerde yaşanan fırsatçılıkta etkili olmaktadır. Son günlerde yumurta ve sıvı yağ fiyatlarında görülen aşırı yükselmeler ile birlikte, benzer ürünlerin uçuk fiyat farklarıyla satılması da vatandaşın tepkisini çekmektedir.

Milletin sofrasına göz diken fırsatçılar şimdi de elma üzerinden kirli oyunlarını sahnelemektedir. Söylenildiğine göre Mart ayına kadar elma alımını durduran stokçular yüzünden üreticilerin sanayi tipi elmaları 50 kuruştan, normallerini ise 2 – 3 liradan aracılara satamazken, elmanın fiyatı tezgahlarda 10 liraya kadar yükselmiştir.

Muhalefetin “erken seçim” tartışmalarını alevlendirdiği şu günlerde elma fiyatlarındaki fahiş artış, geçtiğimiz yıllarda yapılan 24 Haziran ve 31 Mart seçimlerinden önceki günlerde patates ve soğan fiyatları üzerinden sahnelenen kirli oyunu hatırlatmaktadır.

Haksız fiyat artışlarını denetlemek için kurulmuş bulunan, Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu, kurulduğu günden bu güne kadar 9 toplantı yapmış ve başta bakliyat, meyve, sebze gibi temel gıda maddeleri olmak üzere, birçok ürün kategorisinde yüksek fiyat uyguladığını tespit ederek, 283 firmaya toplam olarak 9 milyon 645 bin lira idari para cezası kesmiştir. Fakat üzülerek ifade edeyim ki, kesilen bu cezalara rağmen, gıda maddelerindeki fiyat artışlarına bir türlü mâni olunamamaktadır.

Geçen gün bir gazetede okudum. Okuduğum haberde usulsüzlük yapan un firmalarına toplam olarak 23 milyon liralık idari para cezası kesildiğinden bahsediyordu. Un firmalarına kesilen cezanın mutlaka bir sebebi vardır. Fakat ben bunu bir türlü anlayamıyorum. Fırın olsa anlarım. Ekmeğin gramajını düşürmüştür diye düşünürdüm. Fakat un firmaları ne gibi bir hata yaptı bilmiyorum. Burada anlatmak istediğim husus şudur, yukarıda bahsettiğim üzere 283 firmaya ceza kesilmiş. 23 milyon lira ceza kesildiğine göre un firmalarının sayısı da her halde bir hayli fazladır. Bu duruma göre, geriye kanun ve nizamlara uyan çok az firma kalmaktadır. Tabii ki bu durumun çok üzücü olduğu hususu izahtan varestedir.

Yukarıda bahsettiğim hususlardan görülecektir ki, biz tüketicilerin işi çok zor. Bizim yapacak fazla bir şeyimiz olmamakla beraber mümkün olduğu kadar fiyat araştırması yapıp en uygun olanı almaya gayret edeceğiz. Birde imkanlar dahilinde aldığımız malların kasa fişini kontrol edeceğiz. Çok zaruri ihtiyacımız olmayan pahalı ürünleri de almayacağız. Herhalde bazı şeyleri yemesek ölmeyiz. Mesela havyarın çok lezzetli olduğunu söylüyorlar. Fakat ben bu güne kadar hiç havyar yemedim... Yemediğim için de kendimde hiçbir eksiklik hissetmiyorum.

Bu yazımda market fiyatları ile alakalı bildiklerimi ve gördüklerimi siz değerli okuyucularım ile paylaşayım dedim.