Sigorta uygulamalarının, İslâmî ölçüler içerisinde olmayışı sebebiyle, İslâmî hassasiyeti olan dostlarımız aleyhine haksız rekabet oluşuyor. Fabrikası yanan - yıkılan kardeşlerimiz - dostlarımız, sigortaları yoksa, zarar görüyorlar. Sadece kendileri değil, çalışan personel de perişan oluyor. Müslüman olmayanlar sigortadan tazminatını alıp eskisinden daha mükemmel bir fabrika kuruyor, kazancını artırıyor. Müslümanlar ise iş sâhibi iken işçi durumuna düşüyor. Gayri Müslimin fabrikasında çalışmak mecbûriyetinde kalıyor. Bu durumu önlemek lâzım.
Aynı sıkıntılar, evler ve apartmanlar için de yaşanıyor. Yıllardır alın teriyle kazandığı tasarrufunu başını sokacak bir eve yatıran dar veya orta gelirliler, deprem veya yangın sebebiyle evsiz barksız kalıyorlar.
Özetle İslâmî hassasiyeti olanlar sigorta desteğinden mahrum kaldıkları için mağdur oluyorlar.
Banka – kredi konusu, nasıl sonradan adı ‘Katılım Bankacılığı’ olarak değiştirilen ‘faizsiz sistem’ denilen finans kurumlarının devreye alınması ile halledildi ise, sigorta meselesi de aynı yolla halledilebilir. Bu iş için finans kurumları en uygun şemsiye kuruluşlardır.
Bu konuyu buradan İslâm âlimlerine ve İslâmî hassasiyeti olan ekonomistlerle iş adamlarına duyurmuş oluyorum. Çözümlenemeyecek bir mesele değildir. Konu, enine – boyuna incelenmiştir, İslâmiyet ile sigorta müessesesini bağdaştırmak mümkündür.