Yaman ARIKAN

Dilbilimci - Yazar

Kur'ân Nedir?

(YEDİNCİ BÖLÜM)

- Meselâ iki kişiden biri senelerdir bizzât ve fiilen araba kullanmakta olsun. Fakat ehliyetnâmesi bulunmasın. Diğeri de imtihana girerek herhangi bir sürede bir araba ehliyetnâmesi almış olsun. Şimdi bunlardan hangisi araba kullanmağa ehildir? Yâni hangisi ehliyet sâhibidir? Şüphesizki senelerdir bizzât ve fiilen araba kullanmış olan şahıs ehildir, ehliyet sahibidir. Vâkıâ ikinci şahsın yedinde bir ehliyetnâme mevcuttur. Fakat gerçekte o, araba kullanmağa ehil değildir, buna ehliyeti yoktur. Meselenin daha da açıklığa kavuşması için, burada ehliyet yerine salâhiyet kelimesini kullanalım. Kendilerine vazife verilecek kişilerde, henüz resmen vazife verilip salâhiyet sâhibi yapılmadan, fiilî salâhiyet bulunmalıdır. Kişinin şahsen salâhiyeti yoksa, ona resmen salâhiyet vermek, yerinde bir hareket olmaz. Yukarıdaki misâlde birinci şahıs şahsen salâhiyet sâhibidir. Buna resmen salâhiyet verilebilir. İkinci şahıs ise, kendisine resmen salâhiyet verilmiş olmakla beraber şahsen ve fiilen salâhiyet sahibi değildir.

Binâen'aleyh, böylelerine resmen salâhiyet verilmesi doğru olmaz. Eğer idârenin kusursuz işlemesi isteniyorsa kaide budur. Kısacası, vazife alacak şahıslara salâhiyet verilmeden önce, onlar bu vazifede salâhiyet sâhibi olmalıdır. Dirâyet ise, salâhiyetin üstünlük derecesini gösterir. Meselâ aynı bir vazifede salâhiyet sâhibi olan iki kişiden dirâyet te aranır. Aynı salâhiyete sâhip bu kişiden hangisi üstün salâhiyete sâhipse, yâni hangisi daha dirâyetli ise vazife ona verilir. Vazife verilecek şahısta ehliyet, liyâkât, dirâyet ve salâhiyet mevcutsa vazife almağa hak kazanmıştır. Bununla berâber, ikinci şart olan sâlihlik ile dürüstlüğün var olup-olmadığı da araştırılır. Çeşitli durumları mâddeler hâlinde kaydedersek:

- Herhangi bir yerde vazife alacak bir şahsın:

a) Ehliyet, liyâkat, dirâyet ve salâhiyet sâhibi olması.

b) Salih ve dindâr insan olması, gerekir.

1- Bunlardan birincisi baş ve yeter şarttır.

2- Şahsi salâhiyederi itibâriyle eşit olanların hangisi daha dirâyetli ise vazifeye o daha ehildir.

3- Baş ve yeter şarta sâhip olmakla berâber, ikinci şarta da mâlik olan, vazifeye daha ehildir. 

4- Kendilerinde sadece ikinci vasıf bulunanlara vazife ve salâhiyet verilmesi doğru değildir.

İşte işlerin kusursuz, ârızasız ve âhenk içinde yürümesi için, vazife alacak şahıslarda bu vasıflar aranacaktır.. Kısacası, adama iş ve vazife aranmayacak, bilâkis işe ve vazifeye adam aranacak ve kendisinde o işe veya vazifeye ehliyet (diploma değil), liyâkat ve salâhiyet bulunup-bulunmadığı mutlaka araştırılacaktır. Muhterem okuyucularım hatırlayacaklardır, Osmanlı - Türk Cihan Devleti'nin kuruluş yıllarında ve ondan sonraki uzun bir devrede bu hususa çok dikkat edilmiş, vazife verilecek şahıslarda şahsi ve fiilî ehliyet, liyâkat ve salâhiyetin var olup-olmadığı titizlikle araştırılmış ve ancak bu şahsî salâhiyetin varlığı görüldükten sonra resmî salâhiyet verilmiştir.

Burada, bir hususa bilhâssa işaret etmek isterim:

-Son senelerde bir kısım insanlar dindârlıkla veya dindârlık gösterisi ile ehliyet, liyâkat ve salâhiyeti karıştırıyorlar. Bunlara göre bir insan dindar ise veya dindâr gözüküyorsa o her vazifeye ve her işe ehildir, her işi veya her vazifeyi başarı ile yapabilir. Meselâ bir kimse beş vakit namazını kılıyorsa, o, aynı zamanda işe veya vazifeye ehil insandır..

Hemen ifâde edelim ki bir işin veya bir vazifenin ehli olmakla dindâr olmak ayrı ayrı şeylerdir. Hele hele dindarlık gösterisi ile bir işe veya bir vazifeye ehil olma arasında hiçbir münâsebet yoktur.                                                                                            (DEVAM EDECEK)