İnsanlığın tarihine bakıldığında, toplumların devletleri, devletlerin toplumları güçlendirdikleri görülür. Tarih boyunca toplumlar devletlerin, devletler toplumların sürükleyici güçleri olmuştur. Devletlerle toplumlar arasında, sözlü ya da yazılı bir sözleşme vardır. Devletlerde yönetilenlerle yönetenler arasındaki, uyumun ve düzenin sağlanması, tarihin her döneminde, büyük önem taşımıştır. Devletlerin kurulmaları, büyümeleri ve yıkılmaları, bütün bilimlerin araştırma konusu olmuştur.
*
Tarihsel birikim hem devletlere, hem toplumlara geçmiş yüzyıllardan, gelecek yüzyıllara ışık tutar. Amerika’da Missisippi’nin sularıyla, Avrupa’da Tuna’nın sularının birbirlerine benzedikleri gibi, geçmişin devletleri, geleceğin devletlerine benzerler. Mevsimler göre nehirlerin akışı nasıl değişirse, yüzyıllara göre tarihin akışı öyle değişir. Tarihin akışında devletler, çözülmelere karşı kurumlarıyla, toplumlar değerleriyle varlıklarını korurlar. Yönetimlerde kişilerden önce, kuralların önem kazanması, devletleri kurumsallaştırır.
*
Demokratik yönetimlerde kurallar, otokratik yönetimlerde kişiler ağırlık kazanır. Devletlerin hiyerarşilerinde, yöneticiler tavandan, yönetilenler tabandan, toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarının temellerini oluştururlar. Devletlerin yönetim güçleri, toplumların üretim güçlerinden kaynaklanır. Hayatın her alanında, üretim güçleri büyük olan toplumların, devletlerinin yönetim güçleri büyük olur. Kusursuz üretmesini bilen toplumlar, kusursuz yönetmesini bilirler.
*
İnsanlar birbirlerine güvendikleri zaman, devlet ve toplum, birbirinden ayrılmaz, bir bütün oluşturur. Erdemli devletlerde kurumlarıyla, kurallarıyla yönetenlerin amaçları, yönetilenlerin desteğini alarak, hayatın bütün alanlarında, iyilikleri özendirmek ve kötülükleri önlemektir.
*
Kimseye haksızlık yapılmayan, kimsenin haksızlığa uğramadığı devletler, tarihin her döneminde bütün toplumların en büyük özlemi olmuştur.
*
İnsanlık tarihinde Habil’den ve Kabil’den bu yana, erdemli devlet ve adil yönetim arayışı devam etmektedir.