Ülke olarak çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Bir yıldan beri ölümü ensemizde hissettiren pandemiyle mücadele ederken, bir yandan da ekonomik sıkıntılarla boğuşuyoruz.
Dünya geneline bakıldığında bu tür sorunları salgın sebebiyle diğer ülkelerde de görmekteyiz.
Oysa, sosyal yaşantımızı ve toplum psikolojini derinden etkileyen bu süreçten çıkmaya çalışırken başka sorunlarla da mücadele etmekteyiz.
Günlük haber bültenlerinde gördüğümüz şiddet olayları hepimizi dehşete düşürürken, ekranlarda her konuda ahkâm kesen aynı kişilerin seviyesiz tartışmaları, siyasilerin bir birlerine olan hakaretvari söylemleri, dizilerdeki şiddet görüntüleri toplumu iyice germektedir.
Başörtüsü gibi kapanmış bir konun tekrar ülke gündemine taşınması, darbe tellallığı, gazeteci ve siyasetçilere yapılan saldırılar bize geçmiş hatırlatmaktadır
Hatırlanacağı üzere, toplum olarak bu sorunlarla çok zaman kaybetmiş ve çok bedel ödemiştik.
Kardeşin kardeşe kırdırıldığı o günleri bu topluma hiç kimsenin bir daha yaşatmaya hakkı yoktur.
Yaşı, yarım asrı geçmiş olanların hafızasında kalan saldırı ve şiddet olaylarıyla ne kadar vatan evladının canı yanmıştı Allah bilir.
Okuduğu gazeteyle, oturduğu mahalleyle, doğmuş olduğu şehirle, mensup olduğu ideolojiyle, bağlı olduğu siyasi partiyle, hatta saçını sağa ve sola taramasıyla yaftalanan insanların ne faturalar ödediklerini o günü yaşayanlar çok iyi bilmektedir.
Siyasetçilerin ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerinin, aklı melekeleri kısıtlı, demokrasiden nasibini almamış, bu ülkenin kültür pınarlarının sunduğu hoş görü suyundan içmemiş cahil kitleleri nasıl etkiledikleri siyaset dünyasının sorgulaması gereken önemli bir konudur.
Ülkemizin sorunları arasında şu anda öncelik siyasilerin iktidar kavgaları değil; ekonomi, pandemi ve kadına şiddet gibi konular gelmektedir.
Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılına yaklaşmaktayız. İçinde bulunduğumuz dünya ortamında nasıl güçlü bir devlet yapısına sahip olduğumuzu etrafımızdaki ülkelere bakarak anlayabilmekteyiz.
Dememiz o ki, tüm enerjimizi, sağlam temeller üzerine oturmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak için seferber etmeliyiz.
Toplum olarak beklentimiz kavga ve gerginlik değil, 83 milyonun birbirine kardeşlik duygularıyla bağlı olmasıdır. Özlemimiz, fikrinden, siyasi görüşünden, mezhebinden, etnik yapısından, renginden ve dilinden hiç kimsenin ayrımcılık görmediği, hukukun üstün kılındığı, demokrasinin tam manasıyla yaşandığı güçlü ve bağımsız bir Türkiye’dir.