Yılanların deri değiştirmelerinin en büyük sebebi vücutlarının büyümeye imkân sağlamasıdır. Yılanların derisindeki pullar esnek olmadığından dolayı belli bir düzeye kadar büyüyebilmektedirler. Büyümenin durmaması için de yılan, kendine daha fazla alan açacak şekilde derisini değiştiriyor ve eski derisini de atıyor.
Bu değişim ilkesi insan hayatı için de geçerlidir. Hayatta her hangi bir şey, kendini yenileyemiyorsa ve eskiyi yerine göre söküp atamıyorsa gelişimi çok hızlı bir şekilde durur. Bir pınar yeni sularla beslenemiyorsa, suları kısa sürede pis ve zehirli olur.
Evrende sürekli bir değişim vardır. Şu anda bu yazıyı okuyan siz ile yazıyı bitiren sizin beyninin aynı olmayacağı bilimsel bir gerçektir.
Bu gerçeğin ışığında, karşılaştığımız her beklenmedik olayın, her düşünce ve duygunun kendi hayatı içinde akıp gitmesine izin vermeliyiz. Hayatı bu anlayışla görmeyi deneyebilirsek, pek çok sorunumuzun ortadan kalktığına şahit olabiliriz.
Geçmişimizden gelen bir acının geçmemesinin tek sebebi, bizim, içimizde onun doğal seyriyle tükenip gitmesine engel olan bir şeyin bulunmasıdır. Oyalanıp kalan her hüzün, doğal olmayan bir hayat formudur. “Şimdi” yani her yeni zaman eskiyi söker atar. Yerini yenilere bırakmak için ölür. Bugün sizi üzen bir olay yarın etkisini kaybedecektir. Hayat böyle bir süreçte işler.
“Derisini değiştirmeyen yılan, kafasını değiştirmeyen insan ölmeye mahkûmdur” der Friedrich Nietzsche.