Ali ÇOŞKUN

Sanayi ve Ticaret e. Bakanı

Yeni Yıla Girerken “2021”

2020 hüzünlü yıl geride kaldı. Aslında değişen sadece takvim yaprakları. İnsan toplulukları ise yaşama biçimlerine bağlı olarak (COVID-19) Koronavirüsle zor bir imtihan vermekte. Salgın küresel ve ulusal ekonomileri, sosyal ve kültürel değerleri tehdit ve tahrip etmekte.

2020 yılı Koronavirüs salgınının verdiği sıkıntılar başta olmak üzere; depremler, ölümler, sınırlarımızda süregelen sıcak çatışmalar, şehitlerimizin acıları, Ege ve Akdeniz’de karşılaştığımız uluslararası haksızlıkların oluşturduğu dış politikada beliren olumsuzluklar, eğitim hayatımızda yaşanan zorluklar, iş dünyamızın ve ekonomimizin karşılaştığı dar boğazlar velhasıl halkımızı bezdiren bunalımlarla anılacak 2020 zorlu bir yıl oldu.

Gerçek şu ki yarınki Dünya düzenimiz yaşadığımızdan farklı olacak; adeta yeni bir çağ açılıyor. Hayatımızın her safhasında dijital dönüşüm gerçeği ile karşı karşıyayız.

İnsanlar adeta sanallaşıyor, başta aile kavramları olmak üzere sosyal hayat zayıflıyor, selamlaşmayı, sevgiyi, sevmeyi unuttuk; bizi millet yapan öz değerlerimiz,  kültürümüz her yönüyle yozlaşmasıyla karşı karşıya.

Geleceğimiz rekabet gücü yüksek ülke olmamıza bağlı, bu ise istikrar içinde sürdürülebilir kalkınmayı elde etmemizle mümkün. Özel sektör öncülüğünde yatırım – üretim – ihracat seferberliğinden vazgeçemeyiz. Bunun ön şartı ise güven duygusudur. Oysa ki piyasada güven duygusu sarsılmış durumda.

Cari açıklar, bütçe açıkları, yüksek faiz (% 20-25), yüksek enflasyon (% 14,03) sarmalı, kesimleri çok farklı etkileyen hayat pahalılığı ve işsizlik (% 13,2) halkı bezdirmekte.

Grafikte görüldüğü gibi kişi başı milli gelir giderek azalmakta,  yoksulluk çeken kesim zorluklarla karşı karşıya.

TBMM ‘de görüşülen bütçe tartışmalarından anlaşılan ve küresel ekonomilerdeki olumsuzluklar da dikkate alındığında 2021 yılı bir geçiş dönemi olabileceği görünümünde gündemi dolduran virüsten korunma tedbirlerine aşı tartışmalarının ilavesiyle bu çilenin aylarca sürebileceği ortada. Ümit edelim ki ikinci yarıda toparlanma sürecine girilebilinsin.

https://www.dunya.com/uploads/content/3242341jpg_81etx.jpg?v=1603215665

Bütçe genel giderlerinde % 18,6 artış görülüyor. Enflasyon – Faiz tartışması ise bütçeye % 29,2 artışla 179 milyar TL olarak yansımış. Ekonomimizin yumuşak karnı olan cari açığa ilaveten çok önem taşıyan bütçe açığı % 76,5 artışla 245 milyar TL öngörülmüş. Bütçe giderleri incelendiğinde önemli bir konu ise hantal Devlet yapımızın göstergesi olan personel giderlerinin ağırlıklı yer almasıdır. Ne yazık ki çalışan verimli memurları da olumsuz yönde etkileyen bankamatik memurları varlıklarını sürdürmekte.

Serbest piyasa ekonomilerinde, Merkez Bankalarının bağımsızlığı önem taşır. Döviz kurları ve faiz piyasanın oluşturacağı dengelerle belirlenir. Nihayet 25 Aralıkta TCMB – PPK politika faizini %17’ye yükselterek ciddi bir önlem aldı. Ancak istikrarın para politikalarının ciddi disiplinli mali politikalarla beslenmesine, üretimle desteklenmesine bağlı olduğunu unutmayalım. Üretimin altını önemle çizmek istiyorum.

İsraf;  manevi dünyamızda önemle yer almasına rağmen ne yazık ki başta Devlet yönetimimiz olmak üzere kuruluşlarımızda, ailelerimizde ve kişisel yaşamımızda ihmal ettiğimiz bir ayıbımızdır.

Toplum son yıllarda bankkartlarla kazanmadan harcamak, gösteriş, tüketim ve israf ekonomisine sürüklenme eğilimdedir.

İsrafı önlemek tasarruf; tasarruf ise yatırım ve üretim demektir. Ne çare ki tasarruf oranlarımız giderek gerilemekte, aktif yatırımlar yeterince gerçekleşememekte, yatırımlar için yabancı sermayeye ya da borçlanmaya muhtaç hale gelinmekte.

2011 yılında 10. Kalkınma planımızda açıklanan 2023 yılı hedeflerine ve 29 Eylül 2020 tarihinde ortaya konan YEP Yeni Ekonomi Programımızda ön görülen hedeflere ulaşmamız mümkün görülmüyor. Açıklanan programlarda yaşanan aşırı sapmalar girişimcilerin güvenini sarsan unsurlar olmaktadır. Öyleyse yanlışlarda ısrar etmeden daha gerçekçi programlara yer vermek zorundayız.

2002 – 2007 yılı hükümetlerimizde piyasaya güven sağlamak amacıyla ön görülen sapma değerleri kabul edilebilinir. Üç yıllık OVP Orta Vadeli Programlarla ekonomiye güven sağlayıp yeni yatırım ve üretimlerle 2023 yılında Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlarken piyasanın yüzünü güldürelim.

Son günlerde çalışanlarımızı, iş dünyamızı ve genelde ekonomimizi yakından ilgilendiren asgari ücret konusunda Devlet – işçi – işveren üçlüsü oluşturduğu komisyonda uzun tartışmalar ve çok ince hesaplar sonucu 2021 yılında uygulanacak, işverene maliyeti 4.203,0 TL olan asgari ücret net: 2.825,0 lira 90 kuruş, bürüt: 3.577 lira 50 kuruş olarak açıklandı.

İyiliklere vesile olması beklentilerimizle, böylesi ince, hassas hesaplamaların yöneticilerimizle örnek alınarak yatırım ve tüketim harcamalarında da dikkate alınması temennilerimle sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.

Erzurumlu İsmail Hakkı hazretlerinin ifadesiyle “görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler”