Biyografi kelimesi Fransızcadan Yunancaya, Yunancadan Türkçemize geçmiştir.
Eskiler ‘tabakat’ diyorlardı. Günümüzde ‘hayat hikâyesi’, ‘yaşam öyküsü’, ‘özgeçmiş’, ‘tercüme-i hâl’, ‘hal tercümesi’ kelime ve terimleri kullanılıyor. Doğru isimlendirmeyi tercih etmek gerekiyorsa da hangi kelime veya terim kullanılırsa kullanılsın biyografiler; şiir, hikâye, roman, deneme, hâtıra… gibi edebiyatın bir dalıdır.
Altıncı ve Yedinci yüzyıllarda, bir başka ifâde ile İslâmiyet öncesi dönem Türklerinde inşa edilen Orhun Anıtları, Türk edebiyatında hayat hikâyesi türünün bilinen en eski örnekleridir. Sonraki yıllarda ‘Satuk Buğra Han Destanı’, ‘Battalnâme’ olarak da bilinen ‘Battalgazi Destanı’, ‘Danişmendnâme’, ‘Selimnâme’, ‘Süleymannâme’ gibi eserler, destan ve efsâne ağırlıklı olmakla birlikte, hayat hikâyesi gurubunda sayılmaktadır.
Biyografiler, makale veya kitap, hatta ansiklopedi ve külliyat şeklinde olabilir. İster tek kişi, ister çok kişinin hayat hikâyesi verilsin, hepsinin genel adı biyografi veya hayat hikâyesidir.
Tabakat, İslâm geleneğinde, tanınmış şahısların hayat hikâyelerini anlatan kitapların adıdır. Arapçadaki ‘tabak’ ve ‘tabaka’ kelimelerinin çoğuludur. ‘Sınıf’, ‘topluluk’ ve ‘zümre’ mânâlarında da kullanılır. Tabakat kitaplarında, belli bir konudaki faaliyetleri ile tanınmış çok sayıda insanın hayat hikâyesi, alfabetik sıra ile yer alırdı. Arapçada ilk tabakat kitabının 800’lü yılların ilk yarısında veya ortalarında yayınlandığı biliniyor. Biyografi / hayat hikâyesi yazıcılığı daha o dönemlerde edebiyatın olduğu kadar İslâmî ilimlerin de mühim bir kolu idi. Fıkıh, tefsir, kelâm, tasavvuf, hadis, kıraat, siyer ve diğer dallardaki âlimler için ayrı ayrı gruplandırılmış tabakat kitapları hazırlanırdı.
Tanınmış tabakat yazarlarından İbn Sad (777-845), İbn Cülcül (893-944), Abdulvahab eş-Şaranî (1480-1565), Osmanzâde Ahmet Tâib (1569-1640), Müstakimzâde Süleyman Efendi (1719-1788) gibi isimlerin eserleri günümüze kadar intikal etmiştir. 1887 ve 1908 yıllarında Ahmed Mithat Efendi (1844-1912) ve Beşir Fuad (1852-1887) tarafından telif edilen ‘Tepedelennli Ali Paşa’ isimli eserler klasik mânâda hayat hikâyesi olarak önemli kaynaklardır.
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yaşamış tabakat yazarlarımızdan Bursalı Mehmet Tâhir Bey (1861-1925) ve İbnülemin Mahmut Kemal İnal (1870-1957) sâhasında ‘kutup yıldızları’ olarak kabul edilmesi gereken önemli iki isimdir. Mehmet Tâhir Bey’in’ Osmanlı Müellifleri’ isimli eseri, ansiklopedik kaynak kitabıdır. Bu eserini 1915-1924 yılları arasında 3 cilt hâlinde hazırlamıştır. Eser, Fikri Yavuz ve İsmâil Özen tarafından Türk alfabesi harfleri ile 2000 yılında neşredilmiştir. Mehmet Tâhir Bey, bibliyografya dalında da eserler vermiştir.
İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın ‘Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar’ isimli eseri, (4 Cilt), biyografi çalışması olmakla birlikte, dönemin siyâsî olayları, fikir ve kültür yapısı, alâkalı dönemlerde yayınlanan edebî eserler hakkında da bilgiler ihtiva etmektedir. Bu bakımdan aynı zamanda bir bibliyografya eseridir. ‘Son Asır Türk Şâirleri’ isimli eseri de hayat hikâyesi kitabı olarak ayrı bir şaheserdir. Kemal İnal Bey’in iki eserinde ortaya koyduğu Türkçenin ifâde gücü dikkat çekmektedir.
Tabakat / biyografi / hayat hikâyesi yazarlığı, Cumhuriyet döneminde Mithat Cemal Kuntay (1885-1956), Mehmet Zeki Pakalın (1886-1972), Abdülhak Şinasi Hisar (1887-1963), İsmail Hakkı Uzunçarşılı (1888-1977), ve Şevket Süreyya Aydemir (1897-1976) ile devam etmiş, günümüze kadar gelmiştir.
Yakın zamanlarda vefat eden Sâmiha Ayverdi (1905-1993), Yılmaz Öztuna (1909-2012), Samet Ağaoğlu (1909-1982) ve Altan Deliorman (1936-2012) ve Nevzat Kösoğlu (1940-2013), son dönem hayat hikâyesi yazarlarıdır.
Sâmiha Ayverdi’nin ‘Âbide Şahsiyetler’ isimli eserinde 17, Yılmaz Öztuna’nın; ‘Türk Târhinden Portreler’ isimli eserinde 53, Altan Deliorman’ın ‘Sessiz Bir Ses’ isimli eserinde 17, ‘Kırık Kanatlı Jön-Türk’ isimli eserinde tanınmış 13 kişinin hayat hikâyeleri yer alıyor. Altan Deliorman, derin tahlilleri, tanıttığı kişilerin bilinmeyen özellikleri, şahsın yaşadığı dönemdeki sosyal ve siyâsî olaylar hakkında verdiği çarpıcı bilgilerle farklı bir hayat hikâyesi yazarıdır.
Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar (1946-), Mustafa Özdamar (1946-), Dursun Gürlek (1952-), Beşir Ayvazoğlu (1953-), Mehmet Nuri Yardım (1960-) ve Fahrettin Gün (1960-) hayatta olan hayat hikâyesi yazarlarımızdır.
***
Günümüzde pek çok günlük gazete, internet sitelerinde hayat hikâyelerine yer vermektedir. Son 5-10 sene içerisinde yayınlanan kitaplarda da yazarın hayat hikâyesi bulunmaktadır. Bu hizmetler, araştırmacılara büyük kolaylık sağlıyor.
Diğer taraftan bilgisayar ortamında münhasıran hayat hikâyeleri veren siteler vardır. Bunlar arasında www.biyografi.net gelişmeleri, özellikle vefat târihlerini, aynı günde hayat hikâyelerine eklemesiyle dikkat çekiyor.
Pek çok konuda olduğu gibi, biyografi, hayat hikâyesi ve aynı konudaki diğer isimlendirmelerde de bir kargaşa yaşanmaktadır. Her ne kadar aynı mânâya gelen kelimelerin çok olması Türkçemizin zenginliği bakımından memnuniyet verici ise de, dilimizi; ‘tercüme-i hal’ gibi yabancı terkiplerden, Türkçe dil bilgisi kaidelerine göre dilimizde ön ek bulunmadığından ‘özgeçmiş’ ve ‘yaşam öyküsü’ gibi uydurma kelimelerden sakınılması gerekmektedir. Diğer taraftan ‘Hayat hikâyesi’ gibi herkesin anlayabileceği Türkçe bir kelime grubu varken, Yunancadan gelme ‘biyografi’ kelimesine ihtiyacımız olup olmadığı, akıl ve mantık süzgecinden geçirilerek kararlaştırılabilir.