(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
Bizim ifâde etmek istediğimiz husus, hiçbir münâsebet ve alâkası yokken, Kur'ân'ın, sâdece ölülerin ruhuna okunmak için gelmiş gibi bir anlayış ve tatbikat içint düşünülmesi hususudur. Kur'ân, ölülere değil dirilere geldiğine ve ölülere değil dirilere hitâb ettiğine göre bu dirilerin onu ölülere tahsis etmelerindeki mânâsızlığı anlamak güç bir şey olmasa gerektir. Ölmüş kişilerin ölümden sonra faydalanabilecekleri şey artık Kur'ân değil, hayâttakilerin duâsıdır. Nasıl ki ölmüş bir beden artık besinlerden, ilâçlardan,... faydalanamazsa aynen bunun gibi, bedenden ayrılmış ve bu dünyâ hayâtını terketmiş bir ruh da Kur'ân'dan faydalanamaz.
Onun faydalanma ihtimâli olan tek şey, hayâttakilerin duâsıdır. Fakat bu da netice itibâriyle Allah'ın irâdesine kalmış bir şeydir. Allah dilerse hayâttakilerin duâsı bereketiyle onu mağfiret eyler. Herkesin yapması gereken doğru ve akıllıca hareket, Allah'ın kelâmından hayâtta iken faydalanmaktır. Bu da can tende olduğu müddetçe yapılır. Can tenden çıkınca her şey biter. Kişi o âna kadar müsbet veya menfi, iyi veya kötü ne gibi vasıflar kazandıysa artık onlarla Allah'ın huzuruna gider. Ölümden sonra başlayacak olan uzun yolculuk esnâsında kendisine bu vasıflar refâkat eder.
Yâni bu vasıflar, o uzun seyâhatte kendisinin yolculuk arkadaşlarıdır. İşte, bir ruhi - ahlâki tıp kitabı olan Kur'ân'ın gösterdiği reçeteleri târifeye uygun olarak bu dünyâ hayâtında tatbik edip ruhi - ahlâki temizlik ve sıhhate kavuşanlar, müsbet ve iyi vasıflara sâhip olmuşlar demektir. Bu vasıflar, ölüm sonrası o uzun seyâhatte onların yolculuğunun huzur, sükun ve selâmet içinde geçmesini sağlayacak iyi arkadaşlardır. Kur'ân'ın göstermiş olduğu reçeteleri bir dünyâ hayâtında tatbik etmeyenler ve bu sebepten ötürü ruhi - ahlâki temizlik ve sıhhate kavuşamayanlar ise menfi ve kötü vasıflarla kalmışlar demektir. Bu vasıflar da, ölüm sonrası o uzun yolculukta onlara refâkat edecek kötü arkadaşlardır.
Bugünün birkısım müslümanları da sâdece dilleriyle Kur'ân'ı okumakla yetinmekte, Allah'ın kelâmının ses, teganni, âhenk ve teleffuzculuğunu yapmaktadırlar. Bununla, Allah'ın kelâmı karşısındaki vazifelerini yaptıklarını sanan bu şaşkın müslümanlar, acaba aynı şeyleri bugün birtakım cansız âlât ve edevâtın da yapabildiğini hiç düşünmezler mi? Ne olurdu, bir ömür boyu tam papaganvâri teleffuzculuk yapanlar, bir defacık olsun onun bir âyeti üzerinde düşünselerdi! Kur'ân, insanları ruhi - ahlâki temizliğe ve sıhhate kavuşturan ve onlara dünyevi- uhrevi saâdet ve selâmet yollarını gösteren ilâhi bir tıp kitâbıdır, demiş ve şöyle bir misâl vermiştik:
— Meselâ zamânımızın en büyük bir tıb mütehassısı, gelmiş - geçmiş bütün tıbbı müşâhede, tecrübe ve bilgilerinden faydalanarak besinleri, hastalıkları ve bunların teşhis ve tedâvi yollarını, ilâçları ve bunların kullanılışlarını içine alan bir kitap yazmış olsun. Tabii bunun içinde birbir çeşit gıdâlardan hastalıklardan, ilâçlardan,... bahsedilecektir. Meselâ hangi gıdâların vücuda daha faydalı, hangilerinin zararlı olduğu, hastalıkların ve ilâçların çeşitleri ve hangi ilâçların hangi hastalıklara devâ olduğu burada yer alacaktır...
Şimdi kabul edelim ki, bir insan olarak bu kitaptan bir adet de biz aldık. Evimizde duruyor. Yine bir insan olma hasebiyle, vücudumuz, sağlığımız ve sıhhatli olmama için bu kitapta yazılı faydalı veya faydasız gıdâları öğrenme ihtiyâcını hissettik. Bu durumda yapacağımız şey nedir? Kitabı açıp, ne dediğine hiç kulak vermeden rasgele sadece cümleleri teleffuz etmek midir?
Veya, böyle bir hareket saçmalık, mânâsızlık olmaz mı? Şüphesiz ki burada doğru hareket, önce kitabın besinlerle alâkalı bahislerini okumak, anlamak, hangi gıdâların faydalı ve hangilerinin zararlı olduğunu öğrenmek ve sonra da günlük hayâtta yeme - içme meselesinde bu bilgilere göre hareket etmektir. Kabul edelim ki mide ülserinden muztaripsiniz. Evinizdeki sağlık kitabını açtınız. Mide bahsine baktınız. Karşınıza, ülserden râhatsız olanlarla alâkalı meselâ şöyle birkaç cümle çıktı:
Ülseri olanlar acılı, ekşili, kızartmalı,... yemekler yememeli, süt bal., gibi yiyeceklere devam etmelidir... (DEVAM EDECEK)