(İKİNCİ BÖLÜM)
Eğer güzel ve müsbet bir seciyye ve ahlâka sâhip ise dünyâsı da ukbâsı da bahtiyârlıktır. Eğer kötü ve menfi bir seciyye ve ahlâka sâhipse ve bu hâl üzere öldüyse ahiret hayâtı bedbahtlıktır. Kişi ölüm ânında hangi çeşit vasıflara sâhipse âhiret hayâtına onlarla gider. 9- Dinin vazifesi, bu dünyâ hayâtında müsbet ve güzel vasıflara sâhip olmanın yollarını ve çârelerini insanlara göstermek, bildirmektir.
Din dirilere hitâb ettiğine göre, onun kitabı Kur'ânın da dirilere hitâb edeceği muhakkaktır. Din dirilere bir takım vazife ve mükellefiyetler yüklediğine göre onun kitabı Kur'ân'ın da dirilere, yine dirilerin yapması gereken bir takım vazife ve mükellefiyetler yükleyeceği muhakkaktır. Din ruhlara hitâb ediyordu ve vazifeside insanları ruhi-ahlâki güzellik, temizlik ve sıhhate kavuşturmak idi. Nasıl ki bedenin temizliği, güzelliği, sağlığı ve sıhhati ancak bir kısım temizleyiciler, besinler ve ilâçlarla mümkün oluyorsa, aynen bunun gibi, ruhun temizliği, güzelliği, sağlığı ve sıhhati de ancak bir kısım temizleyiciler, besinler ve ilâçlarla mümkün olmaktadır. Bedenin temizleyecilerini, besinlerini, hastalık hâlinde ilâçlarını biliriz. Bilmediklerimizi de bu hususta yazılmış kitaplar bize öğretir. Acaba ruhumuzun temizleyicileri, besinleri ve hastalık hâlinde ilâçları nelerdir ve bunları bize ne veya hangi kitap öğretir? İşte bu noktada, Kur'ân nedir sorusunun cevâbı ortaya çıkar.
— Kur'ân, insanları ruhî-ahlâkî temizliğe ve sıhhate kavuşturan ve onlara dünyevî-uhrevî saâdet ve selâmet yollarını gösteren ilâhi bir tıb kitabıdır.
Şimdi şöyle bir şey düşünelim. Meselâ zamânımızın en büyük bir tıb mütehassısı, gelmiş - geçmiş bütün tıbbi müşâhade, tecrübe ve bilgilerinden faydalanarak besinleri, hastalıkları, bunların tedâvi yollarını, ilâçları ve bunların kullanılışlarını içine alan bir kitap yazmış olsun. Tabii bunun içinde binbir çeşit gıdâlardan, hastalıklardan, ilâçlardan,... bahsedilecektir. Meselâ hangi gıdâların bedene daha faydalı, hangilerinin daha zararlı olduğu, hastalıkların ve ilâçların çeşitleri ve hangi ilâçların hangi hastalıklara devâ olduğu burada yer alacaktır. İşte bedenler için böyle bir kitap ne ise, ruhlar için de Kur'ân odur. Şu hususu da ifâde edelim ki bedeni hastalık ve sıhhatsizlikler daha çok ferdidir, şahsın kendisini alâkalandırır. Meselâ bir kimsenin bedeninde herhangi bir râhatsızlık varsa, bunun vereceği acı, sıkıntı, zarara - ziyan,... daha çok o şahsın kendisine munhasır kalır. Cemiyetin diğer fertleri onun bu râhatsızlığından müteessir olmaz. Halbuki ruhi - ahlâki sıhhatsizlik ve hastalıklar daha çok umumidir. Meselâ bir kimsede mevcut bir ahlâksızlıktan, daha ziyâde cemiyetin diğer fertleri müteessir olmaktadır. İşte, doktorlar ve onların yazmış oldukları tıbbi - sağlık kitapları bedeni alâkalandıran hastalık ve sağlık hâlleriyle meşgul oldukları halde, peygamberler ve Allah'ın onlar vâsıtasiyle göndermiş olduğu ilahî kitaplar ruhi - ahlâki hastalık ve sağlık halleriyle meşgul olurlar..
Kur'ân'ın ne olduğu böylece anlaşıldıktan sonra, şimdi de tatbikattaki durumun nasıl olması gerektiğine bakalım. Bugünün fâhiş derecedeki yanlış anlayış ve tatbikatında başlıca iki hâl göze çarpmaktadır. Bunlardan biri, Kur'ân'ın bir ölü kitabı mesâbesine düşürülmesidir. Diğeri de ses - teganni - âhenk vâsıtası olarak kullanılması ve papağanvari sırf dille okumakla ona karşı yapılması gereken vazifenin yapıldığının sanılmasıdır. Birinci hâle göre Kur'ân, sadece ölülerin sene-i devriyelerinde veya mevlid, kandil,... gibi belli zamanlarda okunur, okutulur, ölülerin ruhuna bağışlanır. Bu okuyup - okutma, tam papağanvâri bir okuyup - okutmadır, Yâni, hayvanların da müşterek olduğu bir et parçası ile sırf Kur'ân'ın lâfızları teleffuz edilir. Toplu halde olan bu okutmaların çoğu dinî ruh, vecd ve ihlâstan da yoksundur. Esâsen bir kısım insanlar ölülerin ruhuna böyle Kur'ân okumayı bir meslek ve bir geçim vâsıtası hâline getirmişlerdir.
Yanlış anlaşılmasın. Biz, ölülerin ruhuna Kur'ân okunmasının veya okutulmasının aleyhinde değiliz. Ölüler için, usulü ve âdâbı dâiresinde Kur'ân okunabilir, okutulabilir. Bu, Allah'ın kelâmı vâsıtasiyle, ölmüşlere Allah'dan bir rahmet ve bir mağfiret niyâzından ibârettir. Bu niyâz, Kur'ân okuyarak yapılabileceği gibi, herhangi bir yalvarış şeklinde de yapılabilir. Binâen'aleyh, ölüler için mutlaka Kur'ân vâsıtasiyle niyâzda bulunacak diye bir şey yoktur. (DEVAM EDECEK)