Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Okumak, Yazmak ve Konuşmak…

Ülkemizde, az sayıda da olsa, çok kitap okuyan, ‘kitap tiryakisi’ diyebileceğimiz insanlar var. Esasen okumak bir yönüyle kültür ve tiryakilik meselesidir. Kitap tiryakileri ellerinde, ceplerinde çantalarında devamlı olarak okuyacak bir kitap bulundururlar. Yolculuklarda, otelde, parkta, hattâ durakta beklerken kitap okurlar. Şimdi elektronik kitaplar var. Şehir içinde veya şehirlerarasında araba kullanırken bile, otomobilin radyosundan kitapta yazılanlar dinlenebiliyor.  

Kitap okuyanlar, bilgilidir, başarılıdır ve bahtiyardır.

İnsanlar çeşitli sebeplerle kitap okurlar: İşleriyle ilgili yeni bilgilere sâhip olabilmek için, bir toplantıda dinleyenlerin ilgisini çekebilecek konuşmalar yapabilmek ve bu konuşmalarla hatırlanabilmek için, boş vakitlerini değerlendirebilmek için ve okuduklarının çağrıştırdıkları ile bir şeyler yazabilmek için… Okumak ve yazmak kardeştir. Okumak; ağabey, yazmak ise küçük kardeştir. Ancak başarı sağlanırsa, küçük kardeş, ağabeyden kıymetli olur. Okumadan yazmak nâdiren mümkün olsa bile, yazılanlar faydalı olmaktan uzak kalabilir.       

Bir kitabın, ondan fikir edinip bir şeyler yazılabileceği düşüncesiyle okunması, mükemmel bir alışkanlıktır. Bazı insanlar, kitap üzerine notlar alırlar. O notlar, okuyanın kendince aldığı notlar olacağı için, aynı kitabın sonraki okuyucuları tarafından hoş karşılanmayabilir. En iyisi; kitap-kâğıt-kalem üçlüsünden faydalanmaktır. Her zaman bu imkân olmayabilir. O zaman kurşun kalemle, gerekli görülen yerler, sonra silmek üzere işâretlenebilir. Böylece kitabı veya bir bölümünü bir defa daha gözden geçirme imkânı oluşturulmuş olur. Okuduklarından notlar alanlar, okunanlarını daha kolay hatırlarlar ve gerektiğinde konuşma sırasında değerlendirirler.       

Güzel konuşan, faydalı sözler söyleyen insan her zaman ve her yerde beğenilir, takdir edilir. Hele konuşmalar, dinleyenin ilgisini çekiyorsa ve konu ile ilgili fıkralarla, üç-beş cümlelik hâtırâlarla süsleniyorsa, çok mükemmel olur. Başarılı bir konuşmacı olabilmek için mutlaka telaffuza dikkat etmelidir. Konuşmaktan maksat, konuşma ihtiyacını gidermek değildir. ‘Birileri konuştu, ben de konuşmalıyım’ diye düşünerek hareket etmek yanlıştır. Konuşup da olumsuz düşüncelere zemin hazırlamaktansa, hiç konuşmamak daha akıllıca bir hareket olur. Konuşmaktan maksat, anlaşılır olmaktır, muhataba bir şeyler verebilmektir, hiç değilse hoşça vakit geçirtebilmektir.

Bazı insanlar vardır; suyun altında 15 dakika nefes almadan durabilirler de konuşmadan üç dakika duramazlar.