‘Oldukça’ Kelimesi...
‘Oldukça fazla’ da denilebilir, ‘oldukça az’ da. ‘Oldukça’ şişman mısınız, ‘Oldukça’ zayıf mı?
‘Oldukça yoğun’ da diyebilirsiniz, ‘Olduka tenha’ da...
Sıcak için, soğuk için. Zeki için, gabi için...
Her kilidi açan bu maymuncuk, dilimizden onlarca kelimeyi çıkarıp attı.
Ey gafiller! Maymuncuk sizin olsun. Bana dilimin zenginliğini verin.
Güzel Fikir, Bozuk Cümle...
Bir dostumun e-mektubundan:
‘Arıların, kuşların ve balık sürülerinin gerçek zamanlı ve senkronize halde amaca yönelik ortak davranışlarına yön veren küme zekâlarından çıkaracağımız dersler olmalı. Dünyâ Artificial Sıvarm Intellegence üzerinde çalışıyor.’
Fikir çok güzel. Cümleler ise, nefis Hatay künefesinin üzerine dökülmüş sarımsak suyu gibi...
‘Anların, kuşlann ve balık sürülerinin’ yerine ‘Arı, kuş ve balık sürülerinin’ denilmesi uygun olurdu.
‘gerçek zamanlı’, ‘sanal zamanlı’ diye bir şey var mıydı? Rüyâ hâriç; zaman, her zaman her yerde gerçek değil midir?
Yabancı bir kelime olan ‘senkronizm’ yerine, Türkçe ‘uyum içerisinde’ ifâdesi tercih edilmeliydi.
‘Zeka' kelimesinin yanlış yazıldığını Microsoft dil denetimi programı biliyor ve dalgalı yeşil çizgi ile ikaz ediyor. Doğrusu sorulduğunda ‘zekâ’ yazılışını tavsiye ediyor. Yukarıdaki satırların yazan ile Mikrosoft arasında, ‘sen bilmezsin, ben bilirim’ inatlaşması mı söz konusudur, dikkatsizlik, ilgisizlik, saygısızlık ve hassasiyetsizlik mi?
‘Dünyâ Arüfıâal Szvarm Intellegence...’ Anlaşıldı değil mi? Dostum, İngilizce biliyor, iyi hoş da İngilizce bilmeyenler yazıyı okumasınlar mı?
Not: İngilizce bilmiyorum. Anladığım kadarıyla bir önceki cümlede geçen ‘topluluk zekâsı' deyimini, 'sun'i / yapay' kelimesini ekleyerek tekrarlıyor.
Türkçemiz, kelime zenginliği ve kaidelere uygun cümle yapısına sâhip oluşu sebebiyle ifâde gücü çok yüksek bir dildir.
Biraz dikkat edilirse, Türkçemizin bu özelliğinden herkes faydalanabilir. İngilizceyi çok iyi bilenler de...
Her Gazeteye Bir Musahhih Lâzım!
Bir iş adamı, kendisiyle yapılan röportajda: ‘Herkesin bakmayacağı sakat, hasta ve yaralı hayvanlarla ilgilenmeyi seçtim.’ Demiş.
Doğru yapmış. Allah (cc) râzı olsun.
Fakat doğru söyleyememiş.
Cümlesine, ‘Hiç kimsenin bakmayacağı’ veya ‘çok az insanın bakabileceği...’ kelimeleriyle başlamalıydı.
İş adamı bilmeyebilir. Fakat onun ifâdesini yazısında kullanan tecrübeli gazeteci de mi bilmiyor?
Yazık!
Bakan Beyde Hassasiyet Noksanlığı
Yeni Bakan, meydan okuyor:
‘Erkek olan şimdi yolsuzluk yapsın... ’
Yolsuzluk yapmak için ‘erkek' olmak şart mı?
Bayanlar yolsuzluk yapamazlar mı?
Sayın Bakan, ahlâksızların, hırsızların yolsuzluk yapmalarını önleyecek tedbirler alındığını düzgün ve doğru bir şekilde ifâde edebilirdi.
Etmeliydi.
‘Sâyesinde’ - ‘Yüzünden’
Süper ligde küme düşen futbol kulübünün başkanı; ‘…isimli kulübün sâyesinde düştük’ demiş.
‘sâyesinde' kelimesi olumlu netice veren hareketler için kullanılır. ‘Öğretmenlerimin sâyesinde başaılı oldum…' gibi.
Kulüp başkanının cümlesinde, ‘yüzünden’ kelimesini kullanması gerekirdi.
Üzüntüsünden yanlış kelime kullanmış olmalı.
Kendisini, gelecek futbol mevsiminde, ‘Çok çalışmaları sâyesinde tekrar süper lige yükselebileceklerini’ söyleyerek teselli edelim.
Noktaların Sayısı...
Türk dilbilgisi noktalama işâretlerinde .. (iki nokta) yoktur. Tek nokta veya üç nokta vardır.
‘Tek nokta var, üç nokta var... ikinin hatırı kalmasın’ diye düşünen, başına huni koymadan sokağa çıkamayan obez kafanın çiroz zekâlıları... Behey Türkçe katilleri!
: (iki nokta) üst üste yerine (çarpıttığınız Türkçe ile sorayım) ‘oldukça önemsediğiniz’ durumlarda üç nokta üst üste kullanmayı deneyimsemeniz olası mıdır?
‘Almak’ Fiili...
Ücret alınır, eşya alınır, gıda maddesi alınır.
Lokantada veya evde yemek alınmaz, yemek yenilir.
Kahvehânede, pastahânede veya evde, çay-kahve alınmaz, içilir.
Banyo veya duş alınmaz, yıkanılır.
Taksi alınmaz, taksiye binilir.
Entel-dantel takımı alkış aldığını yazıp söylüyor. Bâzan da beğeni (?!) aldığını...
Alkışlandığının, beğenildiğinin farkında değil. Vah vah...
Bâzısı da tehdit alıyormuş. Aldıkları tehdidi güle güle kullansınlar. İnşallah fazla para ödeyip de kazıklanmamışlardır.
Bir de rüşvet teklifi alanlar var. Reddetmiş olmakla iftihar ediyorlar. Reddedecekleri teklifi niçin alıyorlar ki?
‘Bana rüşvet teklif ettiler, reddettim..’ Deseler, küçüleceklerini mi zannediyorlar?
Hayret ki ne hayret...