Mustafa Kemal’in Erzurum’a girmeden önce Ilıca’da karşılaşıp sohbet ettiği ve “Efendiler bu milletle neler yapılmaz ki!” dediği Mezararkalı Mevlüt Ağa’nın torunuydu. Dedesi gibi memleket âşığı, mert ve yiğit biriydi.
Caddelerde “Ölüm var ölüm !” diyerek insanlara dünya hayatının geçici olduğunu ve ölüm hakikatini hatırlatan hasbî bir babanın saf ve temiz evladıydı.
Türk Milliyetçiliği ülküsüne gönül vermiş inanmış bir vatanseverdi.
Milli Eğitim camiasının fedakâr öğretmenlerinden biri olarak tüm ideali, ülkesine hizmet edecek millî ve manevi değerlere sahip, muasır medeniyet peşinde koşan nesiller yetiştirmekti.
Emekli oluncaya kadar Milli Eğitim Bakanlığı’nın hemen hemen her kademesinde görev yapmıştı.
Sivas, Artvin ve Kastamonu Milli Eğitim Müdürlüğü’nden başka Kars Dede Korkut ve Pamuk Pınar Öğretmen Okulu Müdürlüğü görevlerinde bulunmuş, Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişliğinden emekli olmuştu.
Kardeşin kardeşe kırdırıldığı, emperyalist ülkelerin her türlü provokasyonlarla ülkeyi karıştırdığı dönemde sürgünler, sıkıntılar yaşadı.
Her türlü baskı, tehdit ve yıldırmalara karşı asla boyun eğmedi. İnandığı ilkelerden asla taviz vermedi.
Siyah beyaz televizyon döneminde Başbakan Bülent Ecevit’in TV ekranında “Kars Dede Korkut Eğitim Enstitüsü Müdürü Hakkı Mezararkalı’yı açığa aldım” demesi onun ne kadar süngünün ucunda olduğunun göstergesiydi. Ecevit’in bu mesajı üzerine, ertesi gün Genel Müdürün telefon açıp “Seni Şırnak’a gönderirim” demesine “Göndermezsen anan leçeği başına olsun!” diyecek kadar cesur ve serdengeçti bir şahsiyetti.
Çok uzun yıllardan beri ağabeyi-kardeş ilişkileri içerisinde olduk. Dürüst, ahlâklı, erdemli bir büyüğümüz olarak kendisine hep saygı duyduk. Erzurum Öğretmenevi’ndeki sohbetlerimizin en renkli simasıydı.
Şık ve temiz giyinmeyi severdi. Başında kalpağı, yakasında Türk Bayrağı, cebinde günlük gazetesi elinde çanta ve şemsiyesi eksik olmazdı.
Gönül adamıydı. Kimseyi kırmaz ve incitmezdi. Memleketin sorunları sanki onun kronik hastalığıydı.
Türk Ocağı’nın, Erzurum Kalkınma Vakfı’nın vazgeçilmez dinleyicisi ve konuşmacısıydı.
“Vatan toprağı kutsaldır. Kaderine terkedilemez” düşüncesini hayat felsefesi yapmış ve bu düşünceyi hayatına yansıtmıştı.
2016 yılındaki bir operasyonda hainlerin döşediği bir mayının patlamasıyla bacakları kopan damadı Yarbay Yakup Kutman’ın kayınpederi olmasının üzüntü ve gururunu yaşamıştı.
Devlet malına sahip çıkar, tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar korur, helâl rızık peşinde koşardı.
Slogan milliyetçisi değildi.
Özetle elinden ve dilinden emin olunan sağlam karakterli bir büyüğümüzdü. Şairin “Neylersin ölüm herkesin başında, Uyudun uyanmadın olacak” dediği gibi sessizce, kimseye muhtaç olmadan aramızdan ayrıldı. Onu, en son alnından öpen seccadesi olmuş.
Dadaş kimliğini hakkıyla taşıyan Hakkı Ağabeyi, Allah sana rahmet etsin. Yolun açık olsun. Seni gönüllerimizde yaşatacağız. Makamın cennet olsun…