TECRÜBE / DENEYİM…
‘Tecrübe’ Arapça, ‘Deneme’ Türkçe bir kelime. Her ikisi de dilimize yerleşen ve çok kullanılan iki kelime. Ama ‘Deneme’ kelimesinden yapılan ‘Deneyim’ kelimesi, sıcak ve güzel değil. Deneme, denemek, denenmiş, denetim, denetçi… gibi kelimeleri elbette kullanmalıyız, kullanmaktayız. ‘Tecrübe ettim’ yerine, elbette ‘Denedim’ diyebiliriz. Ama: Tecrübe yerine deneyim kelimesini sokuşturmamalıyız. Çünkü Türk dil bilgisi kaidelerine aykırı olarak türetilmiş, daha doğrusu uydurulmuş bir kelimedir. Bizim dilimiz Türkçedir. Uydurukça değil.
İFâDE / SÖYLEM…
‘İfâde verdim’, ‘İfâde ettim’, ‘İfâdemi aldılar’ yerine ‘Söylemimi verdim’, ‘Söylemimi aldılar’, ‘Söylem ettim’ diyemeyeceğimize göre ifâde kelimesine ihtiyacımız var. Üstelik ‘söylem’ kelimesi Türk dilbilgisi kaidelerine aykırıdır, uydurmadır.
SATIH / DÜZLEM…
Satıh yerine daha çok ‘Alan’ veya ‘Yüzölçümü’ kelimelerini kullanıyoruz. ‘Türkiye’nin yüzölçümü’ veya ‘Üçgenin alanı’ gibi ifâdeler doğrudur. ‘Türkiye’nin düzlemi 776.000 kilometrekaredir’ ifâdesi çirkindir, yanlıştır. Böyle diyenin Türkçe bilgisinden şüphe edilir.
SULTANTEPE MEVKİİ / SULTANTEPE MEVKİSİ…
Doğrusu elbette ‘Sultantepe Mevkii’dir. Ama bizim halkımız, belki bin yıldan beri: ‘Sultantepe Mevkisi’ diyor. ‘Bayazıd Camii’ veya ‘Fatih Camii’ yerine: ‘Bayazıd Camisi’ veya ‘Fatih camisi’ diyor. İnsanlarımızın bu söyleyişi genel kabul görmüştür.
TÜRK MİLLETİ / TÜRK HALKI…
Başıboş kalabalıklara, daha çok ‘Halk’ diye bakıyoruz. Kalabalıklar, kendi kültür kökleri üzerinde bir araya geldiklerinde, artık onlardan ‘MİLLET’ diye bahsediyoruz. ‘Kalabalıkların kendi kültür kökleri nelerdir?’diye sorulsa, nasıl cevaplandırılır? Milletlerin kendi kültür kökleri: Ana dilleridir. Dinî inanışlarıdır. Gelenekleri, görenekleridir ve târih şuurlarıdır. Bu kökler üzerinde bir araya gelen büyük topluluklara ‘MİLLET’ denilir. Biz, konuşmalarımızda ve yazılarımızda: ‘Türk Milleti’ ve ‘İstanbul halkı’ diyoruz. Ama bütün kültür köklerimizi dikkate alarak: Türk Milleti! diye konuşmalı ve yazmalıyız.
SANATKÂR / SANATÇI…
‘Sanatçı’ kelimesinde ‘SANATKÂR’ kelimesinin derinliği, güzelliği, yüceliği yoktur. ‘Simitçi, boyacı, sucu, işçi, çaycı…’ kelimeleri gibi, ‘SANATKÂR’ yanında ‘SANATÇI’ kelimesi de öyle yalnız, öyle boynu bükük duruyor.
‘YEDİ YÜZ BİN’, ‘7 YÜZ BİN’, ‘700 BİN’ hangisi doğru?
YEDİ YÜZ BİN veya 700.000 şeklindeki yazılışlar doğrudur. İfâde edilmek istenilen sayının bir kısmının rakam, bir kısmının harfle yazılması yanlıştır.
Noktalama işâretlerimizde; (.) Nokta var, (…) Üç nokta var. Peki (..) iki nokta var mı?
Nokta ve üç nokta olarak iki türlü işâretimiz vardı. Fakat Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından hazırlanan İmlâ Kılavuzu’nun 24. baskısının 41. sahifesinde şöyle bir açıklama var: ‘Ünlemden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir’ deniliyor. Yine TDK tarafından, daha önceki yıllarda yayınlanan İmlâ Kılavuzu’nda, Soru (?) ve ünlem (!) işâretinden sonra nokta konulmuyordu. Hangi gerekçe ile değiştirildi, bilinmiyor.
‘Teşekkür etmek istiyorum.’ ifâdesi doğru mu yanış mı?
Cümlenin doğrusu: ‘Teşekkür ediyorum!’ veya ‘Teşekkür ederim’ şeklinde olmalı. ‘Teşekkür ettim’ demek de nezih olmayan bir ifâdedir. ‘Ne zaman teşekkür ettiniz, benim hâberim olmadı’ diyenler haklıdırlar. ‘Teşekkür etmek istiyorum’ deyince, sanki birisi teşekkür edilmesine engel oluyormuş gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu belirtmiş oluyoruz. ‘Teşekkür etmek istiyorum…’ diyen birine karşı ‘Teşekkür etmek istiyorsan haydi et! Ne bekliyorsun?’ diye sormak gerekiyor. Fakat konuşmalarda, yazılarda ‘Teşekkür etmek istiyorum’ cümlesi de çok yaygın olarak kullanılıyor. Teşekkür etmeyi, özür dilemek gibi itibar zedeleyici olarak kabul eden bir entel, ‘teşekkür etmek istiyorum’ deyince ‘câhil özentisi’ ile mâlûl olanlar, ifâdeyi yaygınlaştırdılar. Bir milyon, bir milyar defa ‘teşekkür etmek istiyorum’ demek, bir defa teşekkür etmenin yerini tutmaz, tutamaz.