Bundan önce yazmış olduğum “65 Yaş Üstünde Bulunan Yaşlıların Mağduriyetleri Ne Zaman Sona Erecek” başlıklı yazım, Kocaeli Aydınlar Ocağı sitesinde, Akça Koca Kültür Platformu sitesinde, Yeni Akit Gazetesinde yayımlandı. Ayrıca, facebook sayfamda da paylaştım. Bunun neticesi olarak, birçok kişiden tebrik ve teşvik yazısı aldım.. Meğer bu husus ile alakalı olarak ne kadar çok mağdur olanlar varmış da sıkıntılarını anlatacak, duygu ve düşüncelerine tercüman olacak birisini bulamıyorlarmış. Tarafıma bildirilen sıkıntılardan sadece birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Şöyle ki,
Yazan kişi bir avukat. Böyle mühim bir meseleyi gündeme getirdiğim için teşekkür ettikten sonra şöyle diyor:“ Ben 65 yaşın üzerinde bulunan bir avukatım. Mahkemenin hâkimi duruşmaları saat 9.00 veya 9.30’ a veriyor. Benim ise, yaşım itibariyle, sabah saat 10’dan önce sokağa çıkmam yasak olduğu için bu duruşmalara yetişemiyorum. Bunun neticesi olarak da müvekkillerimin haklarını müdafaa edemiyorum. Bazı davalar ise duruşmaya iştirak etmediğim gerekçesiyle düşürülüyor. Ayrıca, her gün duruşmalara yetişebilmek için fazladan taksi parası ödemek mecburiyetinde kalıyorum. Bugüne kadar da buna bir çare bulamadım.”
Yazan ikinci şahıs da şöyle diyor: “Ben 78 yaşında birisiyim. Yaşadığım şehirde saat 16’dan sonra yaşlılara toplu ulaşım vasıtalarına binmenin yasak olduğunu biliyorum. Bu sebeple bir gün, işyerinden eve gitmek üzere, saat 16’dan önce ayrıldım. Fakat, şehir içinde çalışan trene binmek üzere giderken, mutlaka almam lazım gelen bir şeyi unuttuğumu fark ettim. Mecburen geri döndüm. Almam icap eden şeyi aldıktan sonra, tekrar trene doğru yürüdüm. Fakat durağa vardığım da saat 16’yı biraz geçmişti. Bu gecikmeden dolayı beni turnikeden geçirmediler. Ne kadar ısrar etti isem de fayda vermedi. Bu durumda ya bir taksiye binmem veyahut da yürüyerek eve gitmem icap ediyordu. Maddi durumum müsait olamadığı için, mecburen yürümeyi tercih ettim ve 10 km. kadar yolu yürüyerek evime gittim. İyi ki, hava yağmurlu filan değildi. Pekâlâ yağmur yağabilir hava da çok soğuk olabilirdi.”
Buna benzer bir şeyin benim başıma da geldiğini, yukarıda bahsi geçen yazımda anlatmıştım. Beni de bindiğim arabadan indirdiler. Bir saate yakın toplu ulaşım araçlarına yaşlıların binme yasağının kalkmasını otogarda beklemek mecburiyetinde kalmıştım.
Diğer taraftan, İçişleri Bakanlığı’nın yürürlükte bulunan genelgesine istinaden, yaşlılara uygulanan pazarlara gitme yasağı halen devam etmektedir. Hatta öyle ki, evlerinin yakınlarında kurulan semt pazarlarına dahi gidememektedirler. Bu husus ise, yaşlılar için başlı başına bir sıkıntı meydana getirmektedir. Birde şu var ki, genelgeye göre, yaşlılar pazar ihtiyacı olduğu zaman 112’ye telefon edecekler ve gelen polise siparişlerini verecekler. Onlarda yapabildikleri kadar istenilenleri alıp gelecekler. Ben bu sistemin hiçbir zaman uygulama kabiliyetinin olduğunu düşünmüyorum. Çünkü pazar işi siparişle olmaz. Pazara gidildiği zaman sadece siparişler değil pazarda görülüp, beğenilen veyahut da o anda görünce akla gelen şeyler de alınır. Esasen, pazarların hususiyeti bu olup, bilhassa bunun için tercih edilirler. Kaldı ki, Pazarlara çıkmak yaşlılar için mühim bir meşguliyet ve büyük bir ihtiyaçtır. Yaşlılara pazarların gülü dense yeridir.
Genelge dikkate alınarak bütün yaşlılar, 112’ye telefon ederek sipariş vermeye kalktıkları takdirde ise, bunlara eleman yetiştirme imkânı yoktur. Ayrıca takdir edileceği üzere, polisin vazifesi yaşlılar için pazardan bir demet maydanoz ile iki limon almak olmayıp, memleketin emniyet ve asayişini korumaktır. Kaldı ki, ben Allah’ın izniyle 82 yaşında olmama rağmen, 112’ye telefon edip, polisin bana pazardan bir kilo domates ile yarım kilo biber almasını istemekten haya duyarım. Amiyane tabirle yaşlılar için bulunan bu nevi hal çareleri bana çok fantezi bir uygulama gelmektedir.
Bu cümleden olarak, 65 yaş üstünde bulunan yaşlılara çok büyük haksızlık yapıldığı kanaatinde bulunmaktayım. Yaşlılar bu kadar itilip kakılmamalıdır. Her ne kadar alınan tedbirlerin yaşlıları korumak gayesine matuf olarak alındığı ifade edilmekte ise de bunun isabetli bir karar olmadığı hususu izahtan varestedir. Biz vatandaş olarak salgın hastalıktan korunmak için tavsiye edilen kararlara aynen uymaya gayret edeceğiz. Yani çağımızın hastalığı Kovid-19’dan korunmak maksadıyla, maskelerimizi takacağız, fizikî mesafeye riayet edeceğiz, temizliğe dikkat edeceğiz. Gerisi takdiri ilahidir. Zira, itikadımıza göre, her insanın, ne zaman, nerede ve nasıl öleceği bellidir. İki dünya bir araya gelse bu hükmü değiştiremez. Bu itibarla, virüse yakalanacağım korkusuyla bir kimsenin strese girip öldüm, bittim, yandım diyerek hayıflanmasının ve hayatı kendisine zehir, zindan etmesinin hiçbir manası da faydası da yoktur.
Yukarıda anlatılanlara, münferit bir hadise nazarıyla bakmamak lazımdır. Zira, bugün 65 yaş üstü yaşlılar dediğimiz kimseler nerede ise nüfusun on milyona yakın bir kısmını teşkil etmektedir. Bu kadar hatırı sayılır bir nüfusun sıkıntılarını görmezden gelmek, yanlış teşhis koymak suretiyle, dertlerine bigâne kalmak doğru bir hareket tarzı değildir. Ayrıca bugün yaşlı dediğimiz kimselerin geçmişte mühim vazifeler ifa ettiklerini de hiçbir zaman unutmamak lazımdır.
Bu arada şu hususu da ifade edeyim ki, yasak kararını verenler de bir gün mutlaka yaşlılar kervanına katılacaklarını unutmamalıdırlar.
Netice itibariyle, hiçbir faydası olmadığına inandığım bilakis, 65 yaş üstü yaşlılar için sıkıntı meydana getiren yasakların kaldırılmasının çok isabetli olacağı kanaatinde bulunmaktayım. Yaşlılar için yasaklar kaldırılmadığı takdirde ise, Anayasanın 10. Maddesindeki, herkes kanun önünde eşittir hükmü mucibince hiç ayırım yapmadan herkese uygulansın derim.