Babasının görevi sebebiyle bulunduğu Balıkesir’de 7 Aralık 1875 târihinde dünyaya geldi.
İlkokulu, yine babasının memuriyeti sebebiyle Serez’de bitirdi. Orta ve yüksek öğrenimini İstanbul’da yaptı. 1896’da, Mekteb-i Mülkiye’den mezun oldu. Talebelik yıllarında yazdığı Nâdide isimli romanı 1890 yılında basıldı. Mülkiye Mektebi’nin son sınıfında iken birkaç arkadaşı ile birlikte Mekteb Dergisi’ni çıkardı. Tahsilini tamamladıktan sonra Hocası Menemenlizâde Tâhir Bey’in aracılığı ile Maarif Nezâreti yazı işleri servisinde memuriyete başladı. Bu sırada Tevfik Fikret’in başkanlığında edebî bir hüviyetle yeni bir yayın dönemine giren Servet-i Fünun Dergisi yazarları arasına katıldı. Bu dergide hikâye, roman, makale, tenkit yazıları ile tercümeleri yayınlandı. İlk şöhretini bu yazıları ile kazandı. Aynı yıllarda, Tarîk ve Sabah gazetelerinde de yazıyordu. 1901 yılında, Tevfik Fikret’in ayrılmasıyla Servet-i Fünun Dergisi’nin yönetimini üstlendi. 16 Ekim 1901 târihli nüshâsında yayınlanan Edebiyat ve Hukuk başlıklı makalesi sebebiyle Servet-i Fünun kapatıldı. Derginin kapanışı ile Servet-i Fünun Topluluğu da dağıldı. Derginin diğer yazarları gibi yayın hayatından çekilerek Türkçe ve Fransızca öğretmenliği yaptı.
1908 yılında Hüseyin Kâzım Kadri ile birlikte Tanin Gazetesi’ni çıkardı. İttihat ve Terakki Partisi’nden milletvekili seçildi. 1920’de İstanbul işgal edilince İngilizler tarafından Malta Adası’na sürgüne gönderildi. 1922’de yurda döndü ve eski işine devam etti. 1925’te Cumhuriyet kanunlarına ve uygulamalarına karşı çıktığı için İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanıp Çorum’a sürgün edildi. 1926’da aftan yararlanarak İstanbul’a döndü. Üç dönem milletvekili seçildi. Ulus Gazetesi’nde başyazar oldu. Yayınlanmış iki adet romanı ve yazılarından oluşmuş kitapları vardır. Demokrat Parti dönemindeki yazıları dolayısıyla da tâkibata uğradı, hapis yattı.
Hüseyin Câhit Yalçın, milleti ile barışık bir insan değildi. Fakat zekâ yüklü müthiş bir polemik ve edebî kavga adamıydı.
İstiklâl Mahkemesi’nde idam talebi ile yargılanırken hâkim sorar:
- Tanin Gazetesi’ni çıkarırken ne kadar sermâye koydunuz?
- Üç bin lira.
- Nereden buldunuz?
- Borç aldım.
- Kimden?
- Sizden bile isteseydim verirdiniz!
İstiklâl Mahkemesi kürsüsündeki çatık kaşlıları böyle yumuşatmıştı. Fakat o virtüöz polemikçi olarak yumuşamamıştı. İdâmını talep eden savcıya:
- Böyle bir mahkemede idama mahkûm olmayı, savcı ve hâkim olmaya tercih ederim! Diyerek, Azrailin tüylerini diken-diken edecek kadar cesâretli ve tok sözlüydü.
Yalnızca güçlü bir kalem ve keskin kelâm sâhibi yazar değildi. Tükenmek bilmez bir enerjisi, sonsuza uzanan çalışma azmi vardı. Çabuk, hızlı ve çok yazardı. Yazdıklarını, yayından önce ve sonra asla okumazdı. En titiz okuyucu bile yazılarında hatâ bulamazdı. Çok da azimli idi. Malta’da sürgünde iken İngilizce ve Fransızcasını ilerletti.