C. Yakup ŞİMŞEK

Eğitimci, redaktör

C.Yakup_Simsek@hotmail.com

Türkçenin Emeklisi

Emekli” kelimesi de TDK ve devlet tarafından gerçek yuvasından çıkartılan, öz mânâsından ve geçmişinden kopartılan yüzlerce kelimeden biri...

Yâni “Bu kelime Türkçede zâten vardı, bunu TDK uydurmadı...” diyenler hakîkati gizlemiş oluyorlar.
Çünkü ortada bir “uydurma” işi var: Bir kelimenin içini boşaltıp ona başka bir kelimenin rûhunu “uydurmak” şeklinde...
Sahtekârlığı anlatayım:  

Kaamûs-ı Türkî’de bu kelime bir sıfat olarak madde başı yapılıp aynen şöyle îzâh edilmiş:  

“Sa'y ü cehdle vücûda gelen veyâ husûlü sa'y ü cehde mütevakkıf olan...”
Kullanılışına misal olarak verilen cümle de şu: 
“Çok emekli iştir.” 
Demek ki Türkçede “emekli” kelimesi, aslında “emeksiz”in zıddı olur, bu da dilimizin mantığına uygundur. 
Emeksiz”in oradaki târifine de bakalım: 
“Çalışmaksızın ve zahmetsizce vücûda gelen: Emeksiz bir iştir.”
***

Gelgelelim TDK, Türkçenin bu “emekli” kelimesini 1935'te âniden yerinden kaldırıp “mütekaaid” yerine oturtuyor... 

“Bundan sonra çekiç yerine pense kullanılacak.” diye bir karar verilse daha mâsum olurdu. Çünkü çekiç yerine pense kullanmak elimize zarar verirse “mütekaaid” yerine “emekli” demek de dilimize ve düşüncemize zarar verir.
Nasıl mı?
1935’ten önce yazılan bir romanı okurken orada meselâ “Adam bu emekli işlerinden bıkmıştı.” diye bir cümle geçse bunu yanlış anlamaz mıyız? 
*** 

Yapılan hîlenin -cehâlet veyâ kasıt kokan- başka bir yönü de var: Türkçede “mütekaaid” yerine konabilecek daha uygun bir karşılık olarak “emekdar” kelimesi vardı. 
Nitekim aynı lügatte “emekdar” kelimesinin târifi de şu: 
“Emeği sebketmiş, kıdem ve mükâfâta istihkak kazanmış memur, hizmetçi vesâire...” 
Ayrıca, “emekli” kelimesi de “mütekaaid” için değil, meselâ “zahmetli” kelimesi için uygun bir Türkçe karşılık olurdu. 
Aslında, “mütekaaid” yerine “emekli”yi değil de “emekdar” kelimesini getirmek bile doğru olmazdı. Çünkü her ne kadar mânâları yakın olsa da aynı değildir.
Fakat asıl sebep şu:
Bir dilde belli bir mefhumu karşılayan ve millet tarafından benimsenen ilk kelime aslen nece olursa olsun o dilin bir uzvu hâline gelir. Hem de o dilin en eski kelimeleri kadar... Onu ve diğer kelimeleri terk edip yerine başkasını kullanmaya ancak millet karar vermelidir. Türkiye'de olduğu gibi, devlet karârı ve zoruyla değil... 

***  

Türkçenin dilcilerine sorarım: 
Bir kelimeyi -yabancı asıllı diye- devlet karârıyla yok etmek için resmî metinlerden, ders kitaplarından kaldırıp yerine başkasını koymak dile uyar mı? 
“Evet, uyar.” mı diyorsunuz? 
O hâlde söyleyin: 
Bir iktidar gelse ve meselâ “mühendis” kelimesini -fakülte isimleri dâhil- bütün resmî metinlerden kaldırıp yerine bir başka kelimeyi ikaame etse bu değişiklik Türkçe için faydalı mı olur? 
Buna da “Evet!” diyorsanız hiç durmayın, hemen teşebbüse geçin: Türkçeyi zararlı bir kelimeden kurtarmak için devlete başvurun! 
Çünkü Türkçede “mühendis” cinsinden zararlı(!) binlerce kelime hâlâ yaşıyor, dolaşıyor...  
***
Biliyorum ki dilcilerin çoğu, bu teklife de yanaşmaz, ezberledikleri onca slogana şunu da ilâve ederler: 
“Canım, olan olmuş. 1930'larda yapılan hatâların aynısını şimdi de biz mi yapalım?” 
Bunlar bir yandan “Türkçemizi koruyalım!” diye başlayan uzun nutuklar atıp küp kapağı gibi kitaplar yazmayı da ihmâl etmezler... 
Beyler, kendinizi istediğiniz kadar kandırın; fakat lütfen milleti kandırmayın... 
Eğri oturun, doğru konuşun.
Ama siz de haklısınız: Doğruları söylemek -Şemseddin Sâmi'nin dediği gibi- “çok emekli iştir...” 
Siz söylemezseniz ben söylerim.