Türk dilinin korunması ile alâkalı ilk çalışmayı Kaşgarlı Mahmud (1008-1105) ‘Dîvânu Lugati’t-Türk’ isimli eseri ile başlattı. 1072 yılında tamamladığı eserinde Türkçenin o dönemde en gelişmiş dil olduğu iddia edilen Arapçadan üstün ve zengin olduğunu belirtiyor ve ispat ediyordu.
Ali Şiîr Nevâî (1441-1501) ‘Muhâkemetü’l-Lügateyn / İki Dilin Karşılaştırılması’ adı ile 1499 yılında yayınladığı eserinde Türkçenin Farsçadan üstün ve esnek olduğunu yazıyor ve iddiasını; ‘Türkçede bir mânâ için birçok kelime vardır. Meselâ Türkçede ördek mânâsını taşıyan dokuz tâne, Farsçada ise bir tek kelime vardır. Bu durum, Türk lehçelerinin kapasite bakımından üstünlüğünü gösterir. Farsçada böyle bir esneklik yoktur.’ Sözleriyle ispat ediyordu. Bu gün bu zenginlik ve esneklik çok daha fazladır.
Hiçbir dil, kelime türetme imkânları bakamından Türkçe kadar zengin imkânlara sâhip değildir. Ne yazık ki bu imkân, dil hassasiyeti olmayan hoyrat zihniyet sâhipleri tarafından kötüye kullanılmaktadır.
Türkleri târih sahnesinden silmek için Haçlı Seferleri düzenleyen Hıristiyan batı, günümüzde seferlerine kültür alanında devam ediyor. Ne yazık ki içeriden de destek buluyor.
Dilimizi tahrip edenlere karşı çıkan Türkçenin mücâhitleri sâyesinde dilimiz varlığını ve canlılığını korumaya devam etmektedir