1925 yılında İzmir’in Menemen ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir'de, kalanını ise babasının mesleği dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nâzım Hikmet şiirleriyle yakalanınca 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tevkif edildi ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı, iki ay hapis yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek mecbûriyetinde kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik kazandı. 1946'ta mezun olduktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu ise de tahsil hayatını yarıda bıraktı.
1948 yılında, Nâzım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere Paris'e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Türkiye'ye dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Bir kaç defa gözaltına alındı.
1951 yılında Gerçek Gazetesi’nde yayınlanan bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızca’yı ve Marksizm’i öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı.
1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar İstanbul’a dönünce Milliyet Gazetesi’ne girdi. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan Gazetesi’nde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazıları Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlandı.
‘Elde var hüzün’, ‘Ben Sana Mecburum’ ve ‘Dersaadette Sabah Ezanları’ başlıklı şiirleri çok kişinin ezberinde ve dilindedir. Her türlü fikrin açıklanmasını savunmuştur. İnsanların düşünmesini, düşündüklerini seslendirmesini istemiştir. Tartışmayı seven, sorgulayan, araştıran, yorumlayan, peşin hükümleri reddeden bir entelektüeldi. Birçoğumuza ters gelen düşüncelerine rağmen,sevgi ve saygıyla anılacak bir insandı: ‘Alkışlarl
Sadri Alışık’ın eşi Çolpan İlhan, anne-baba bir kardeşiydi. Film setine gittiği bir gün, yorgun görünen kardeşine moral vermek için; ‘muhteşemsin’ diye iltifat ettiğinde Çolpan İlhan, ‘Aman ağabeyim, çok perişanım’ der. Attila İlhan’ın mukabil cevabı: ‘Bu ne güzel perişanlık böyle…’
Şiirlerinden birkaç mısra:
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar Bâkî
çeşmelerden akar Sinan
an gelir
-la ilahe illallah-
Kanûnî Süleyman ölür.
ne çığlıklar geçer dah
attila ilhan gibi…
an gelir
attila ilhan ölür.