Amerikan kaynaklarına göre erişkinlerde hastaların %5’inde hatalı veya geç teşhis konulmaktadır ve buna bağlı ölümlerin kalp-damar hastalıkları, kanserden sonra en sık ölüm nedenidir. Ülkemizde de benzer oranda hata yapıldığını tahmin ediyorum. Bu kadar çok ölüm ve vücut hasarına neden olan hatalı ve geç tanı neden oluyor? Önlemek veya azaltmak için neler yapabilir?
Açıkça ifade etmek gerekir ki hatalı veya geç teşhisin en önemli nedeni doktorun bilgi ve tecrübe eksikliğidir. Hastalıkların neredeyse tamamına yakınının kendine özel bulgu veya belirtisi yoktur. Mesela, hemen herkeste görülebilen baş ağrısı stres veya yorgunluğa bağlı olabileceği gibi beyin kanaması, tümör, menenjit, sinüzit, migren vb. birçok kronik veya ölümcül hastalığa bağlı olabilir. Karın ağrısı, baş dönmesi, halsizlik gibi birçok hastalık belirtisi içinde bu geçerlidir. Doktorun vazifesi öncelikle acil veya tanının gecikmesi hastanın aleyhine olacak hastalığın var olup olmadığını belirlemektir. Bu bazen samanlıkta iğne aramak kadar zor olabilir.
Hastalar tanı için önemli belirti ve geçmiş hastalık öykülerini bazen anlatmazlar. Hele kendinde ölümcül veya kötü hastalık endişesi taşıyorsa, heyecandan anlatmayı unutabilir. Devamlı yaşadığı bir sıkıntı ise veya ona benziyorsa önemsemez. Tecrübeli hekim hastayı rahatlatması ve şikâyet ve hastalık öyküsünü tüm açıklığı ile anlatmasını sağlar. Bunun için anahtar kelime doğru soruyu sormaktır. Asistanlığımda hastayı yatırır ve tabii işi yetiştirmek amacıyla acelece anemnez alır ve dosyasını doldururdum. İlk tahlilleri veya rutinlerini yapardım. Ertesi sabah hocamıza hastayı sunardım. Hastanın şu şikâyeti varmış, şöyle başlamış, şu kadar zamandır devam ediyor, şu hastalıkları varmış, şu ilaçları kullanıyor ve muayene ve tahlillerinde şöyle bulgular buldum gibi. Orada hoca hasta öyle bir soru sorardı veya hasta kendiliğinden anlatırdı ki tanı büyük ihtimalle belirlenir. Hocanın önünde ezilirsin, “Ama hocam bana söylemedi” diye savunmaya geçersin. Doğru soru ancak bilgi ve tecrübe ile sorulabilir, sormazsan bilemezsin. Hasta sana itimat etmediyse anlatmaz. Tanı için ilk şart hastalığı akla gelmesidir, ancak o zaman sorgulama yapabilirsin ve gerekli tahlilleri istenebilir. Bu da bilgi ile mümkündür.
Her şeye rağmen bazı hastalıklar var ki birçok organ sistemini ve dokuları tutar. Bunlar bukalemun gibi farklı renk ve şekillerde kendini gösterir, tanısı en tecrübeli hekimler tarafından bile geç konur. Otoimmün hastalıklar, romatizmal hastalıklar, iç salgı bezi hastalıkları, lenfoma lösemi gibi kan hastalıkları veya tüberküloz gibi enfeksiyon hastalıklarını tanımak bazen çok güçtür. Uzun inceleme ve tetkik süresi gerektirir. Bu hastalıklar zamanla belirtileri artar ve tanı koymak mümkün olur. Böyle durumlarda hekimlerin farklı dal ve uzmanlarla istişare etmesi (konsültasyon) gerekir. Hastalara da tavsiyem tanı gecikiyorsa, ikinci bir hekime muayene olmalarıdır.
Ayrıca yavaş büyüyen ve ağrı yapmayan iç organ tümörlerinde olduğu gibi bazı kanser türleri geç belirti verebiliyor. Tümör organın biyopsi alınması zor ve tehlikeli bölümünde oluyor. Hele iyi huylu tümöre benziyorsa biyopsi almak konusunda kararsız kalınabilir. Barsaklar gibi ince organlarda yetersiz veya tümör homojen (her yerde aynı) dağılmadı ise tümör hücrelerinin bulunmadığı alandan biyopsi alınabilir. Bazı tümörler normal dokuya veya iyi huylu tümörlere patolojik görünüm olarak çok benzer. Aynı görünümde iki tümörün biri kötü gidişli daha ağır tedavi gerektirirken diğeri belki tedavi gerekmeyebilir. Son yıllarda geliştirilen laboratuvar imkânlarına rağmen özellikle benim branşımda tanı gecikebilir veya hata yapılabilir.
Amerikan Tıp Enstitüsüne (The Institute of Medicine) göre hatalı tanıyı önlemek için hekimlerin ve devletin yapması gerekenler:
- Doktorların hem tıp fakültelerinde ve mezuniyet sonrası daha iyi eğitilmesi
- Hastane yönetimleri ve bakanlığın tanı hatalarını bildirilmesini teşvik etmesi ve böylelikle diğer kurum veya hekimlerin aynı hataya düşmemesi
- Hastaların tanısı sırasında yapılan uygulamaların doğruluğu ve uygun kullanımı konusunda hastane ve doktorların daha fazla gözlenmesi
- Hastaların tanı ve tedavi aşamalarına katılmasını ve tanı hataları konusunda sorunlarını paylaşmasının teşvik edilmesi
- Hastaların kendi tıbbi elektronik kayıt ve dokümanlarına, tahlil sonuçlarına erişmesinin sağlanması, böylece tanının doğruluğunu kontrol edebilir, ettirebilir.
- Patolog, radyolog, diğer dal uzmanları ve laboratuvar ile daha fazla işbirliği ve daha iyi tanı yöntemlerinin geliştirilmesi.
Amerikan Hasta Güvenliği Vakfı ve Cemiyeti’ne (The National Patient Safety Foundation and the Society) göre hastaların yapması gerekenler,
- Hastalık hikâyenizi ayrıntılı olarak iyice anlatın: Şikâyetiniz ne zaman başladı, ne zaman arttı, artıran ve azaltan durumlar gibi.
- Hastane kayıt ve tahlil sonuçlarını saklayınız.
- Tıbbi yardım alırken aktif rol alın, sizi tedavi eden doktorun aldığınız diğer ilaç, yapılan ameliyat ve tedaviler konusunda haberi olduğundan emin olun.
- Tahlil sonuçlarınızı ve bunların ne anlama geldiğini bilin.
- Geçmişte yapılan tedavileri ve hastalığın bu tedavilerden sonra ne şekilde geliştiğini hatırlayın, hatırlatın.
- Hastalığınız, size verilen ilaçlar, yapılan ameliyat veya tıbbi girişimler hakkında bilgi edinin.
- Tanı ve tedaviye aktif olarak dahil olun.
- Rahatsızlığınızın muhtemel başka sebep veya sonuçları olup olmadığını sorgulayın.
Tıbbi hatalar en fazla şikâyetlerini anlatamayan, unutan ve birçok hastalığı olan, çok sayıda ilaç kullanan yaşlılarda görülüyor. İlaca bağlı yan etkilerin, bunların zamanında fark edilmemesi, ilaçlara bağlı allerjik reaksiyonlar, verilen tedaviye bağlı gelişen rahatsızlık ve komplikasyonlar nedeniyle daha fazla tedavi alma en fazla görülenler.