Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Hüzünle Geçti Bu Yaz…

Öyle her zamanki neşesiyle geçmedi bu yaz!

Nasıl geçecekti ki?

Nedeni Korona olan hüznün gölgesi yansıdı evrenin her yanına…

Ne güneşin ışıltısı, ne plajların cıvıltısı, ne de doğanın sevinci vardı bu yaz!

Ölümün gölgesi olmuştu Korona denen salgın! Nereye çöreklense, nerede görülse orada hüznün de adı oldu. Sıkıntısıyla, acısıyla, yarattığı korkuyla dağladı yürekleri.

Milyonlarca insana bulaştı, bir milyondan fazla insanın da canını aldı. Sonu nereye varır bilinmez ama görünen o dur ki, daha pek çok canı almaya kararlı!

Bu kışın başıyla geldi ülkemize. Önceleri kimse işin ciddiyetini anlayamamıştı! Ama sonrasında geçen zaman öyle bir felaket çıkardı ki karşımıza!

Dizi, dizi tabutlar, kireçli kuyular, tam bir dehşeti yaşattı…

Değil birbirimize sarılmak, el sıkmak, yaklaşmak dahi yasaklandı. Ellerimizi eldiven, yüzümüzü maskeler sardı. Yetmedi sokaklar da kısıtlandı. Okullar kapatıldı, öğrencilerimiz eğitimsiz kaldı!

Hafta sonları evlere kapandık, çocuklarımıza, torunlarımıza hasret kaldık. Ülkemizin beş yılda bitiremeyeceği kadar temizlik malzemesini neredeyse birkaç ayda harcadık!

Sadece evlerimize kapanmadık!  İçimize de kapandık!   Çoğu zaman hüzünlendik, kimi zamansa ağladık! Hasretin, özlemin, hayallerin, sevmenin, sevilmenin ne kadar büyük bir güç olduğunun farkına vardık…

Gün geldi yollar, yolculuklar da kısıtlandı!

Ülkemizin ekonomi çarkları durdu. Geçim sıkıntısı, çaresi bulunamayan bir hastalık gibi her kesimi vurdu!

Ama en çok da 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız etkilendi! Onları korumak adına öylesine sınırlamalar getirildi ki bu yaş gurubuna! Değil yürümeyi, doğayı dahi hatırlamaz oldular!

Virüsün korkusu yaşamımızın üzerine kara bir bulut gibi çökmüştü…

Güneşli yaz günlerini sıkı, sıkıya kapalı perdelerin ardından seyrettik!

Çoğumuz evlerimizde, şanslı olanlarımız ise bir avuç da olsak, yazlık bahçemizdeydik.

Sonraları, ‘’Kontrollü Sosyal Hayat’’ denilen bir uygulama geldi!

Yasaklar kalktı, sınırlamalar birden sona eriverdi!

Yaz mevsiminin henüz başıydı ama öylesine eski yaz günleri yoktu artık! Yaz tatillerinin planları yok olmuştu! Ne yüzmek, ne yelken açmak, ne güneşlenmek, ne de sahil boyunca salına, salına yürümek; hayallerimizin çoğu kursaklarımızda kalmıştı…

İşte nihayet yaz bitti! Hüzünle geçen bu yazın ardından yaşam yeniden canlanmaya başladı.  Yaşamak için çalışmak, çalışmak için iş gerekli! Ama iş artık aslanın ağzında değil, Kaf dağının ardında!

Hüznün yüzü yine karşımıza çıkmış alaylı, alaylı bize bakmakta! Yaşamak adına umuda sarılan insanlarımız, kuyruklar oluşturmuş, iş peşindeler! Okullarımız hala kapalı, çocuklarımızın eğitimi uzaktan kumandalı!

Aslında değişen hiçbir şey yok!  Şimdi de Korona’lı hayata alışan insanlarımız yaşama sarılmış, hüzünle geçen bir yazın ardından önümüzdeki soğuk kış günlerinde ne yapacaklarını düşünüyorlar…

Evet, hala Korona var. Her an bulaşmaya hazır ve her yerde…

Önümüzdeki yaz ne olur bilinmez! Şimdilerde maskeli - mesafeli - hijyenik hayatımız hala devam ediyor…

Ama üzülmeyin!

Yaşama olan bağlılığımız, sevgilerimiz, hasretlerimiz, özlemlerimiz, hayallerimiz bu hüzünlü yaz sonrasında Korona ’ya inat daha fazla olsun…

Kimisi beynimizde, kimisi kalbimizde…