30 Eylül 1829 târihinde, 251 yıllık Türk yurdu olan Ahıska, Rusların eline geçti.
1578 senesinde, Sultan Üçüncü Murat Han zamanında, Gürcistan’ın fethinden hemen sonra îç Anadolu bölgesinden özellikle Konya, Tokat, Yozgat illerinden seçilen Türkler Ahıska ve çevresine yerleştirildi. O zamanlar Osmanlı’nın parlak dönemleriydi. Osmanlılar, Budin’den Mekke’ye, Kafkaslara, Mısır’a kadar geniş bir coğrafyaya hâkimdi. Fethettiği beldelere Anadolu’dan insanlar gönderiyordu. Bu İnsanlar hal ve hareketleri düzgün, ilim ve irfan sâhibi, sevgi ve hoşgörü dolu gönül erleriydi. Bu özellikteki münevver insanlara ‘Sen şu beldeye gideceksin, oraya yerleşip ahlâkınla, davranışlarınla, ilminle, sohbetinle oradaki insanlara dinimizin ve milletimizin güzelliklerini anlatacaksın.’ Deniliyordu. İnsanlarımız devletin emrini dikkat ve titizlikle ve severek yerine getiriyorlardı.
Aradan az bir zaman geçtikten sonra bütün Türk boyları gibi, Ahıska Bölgesinin Atabekleri ve Türk ahalisi de kendi istekleriyle Müslüman oldu ve Ahıska 251 yıl boyunca bir Osmanlı eyâleti olarak hayatının en güvenli, huzurlu ve bahtiyar dönemini yaşadı. İlimde, sanatta, kültürde ilerledi. Osmanlı-Rus Savaşının bitimiyle 30 Eylül 1829 târihinde Ahıska’nın son sancağının Rusların eline geçmesine kadar ilerleme ve huzurlu hayat devam etti.
Ahıska, Osmanlı ile Rusya arasında bir kilit nokta olduğundan, Ruslar kilit noktayı alınca kısa zamanda Anadolu içlerine kadar saldırıya başladılar. Bu olay Ahıska Türklerini çok üzdü.. Halk şairleri pek acı ağıtlar yaktılar:
Ahıska gül idi gitti
Bir ehli dil idi gitti
Söyleyin Sultan Mahmut 'a
İstanbul kilidi gitti.
Bu dönemde Ahıskalı Türklerden bir kısmı Rusya’nın baskısından kaçarak Erzurum’a, Kars’a ve diğer doğu illerine sığındılar. Büyük bir kısmı da Ahıska’da kaldı..
1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı hem dünya hem de Ahıska Türkleri açısından çok çetin ve acımasız bir dönem oldu. O dönemlerde Gürcüler, Ermeniler, Ruslar Ahıskalı Türklere çok zulmettiler, pek çok Müslüman Türk katledildi. Maksat, Türkleri yıldırıp kaçırmaktı. Fakat Ahıska Türkleri yaşadıkları bütün zorluklara rağmen yurtlarını terk etmedi..
Birinci Dünya Savaşı yıllarında binlerce Ahıska Türkü katledildi, evleri yakılıp yıkıldı. Ahıskalıların çektiği çileler Azerbaycan’da yaşayan Türkleri ayağa kaldırdı. Bakü’den bir heyet Ahıska’ya geldi. Heyetin arasında bulunan ve ‘Azerbaycan’ın Mehmet Âkif Ersoy’u’ olarak anılan, ‘Çırpınırdın Karadeniz, bakıp Türk’ün bayrağına…’ şarkısının güfte yazarı Ahmet Cevat Ahundov, bu acı durumdan çok üzüldü ve şu mısraları yazdı:
Karlar üstünde mazlumlar kanı
Ölenler çok, fakat mezarlar hani?
Ayaklar altında şevketi şânı
Kalanları görüp feryada geldim.
***
Ahıskalı Türklerin dramı burada bitmedi. Ruslar, hiçbir askerî eğitim görmemiş Ahıskalı gençleri İkinci Dünya Savaşı’nda cephenin en ön saflarına gönderdiler. Kurtulan olmadı. Cepheye gönderilemeyenler de, ‘toplu halde bir arada bulunurlarsa, dayanışma suretiyle Müslüman-Türk kimliklerini korurlar’ endişesiyle küçük-küçük gruplar hâlinde Sibirya’ya ve Rusya’nın hâkimiyeti altındaki 50’den fazla bölgeye sürgün edildi. Başta Kırım Türkleri olmak üzere Karadeniz kıyılarında yerleşik Türklerin hepsi, vatanlarına dönme imkânına kavuşmalarına rağmen, Ahıskalı Türklere dönüş izni verilmedi.
Ahıska Türklerinin dramı 191 yıldır devam ediyor.