Yeni yüzyılda bütün ülkelerde, doğal kaynaklardan daha çok, insan kaynakları belirleyici ve sürükleyici güç olacaklardır. Petrol üreten ülkelerde olduğu gibi, insan kaynaklarının donanımsız ve yetersiz olduğu toplumlarda, doğal kaynakların zenginliği, ekonomiye yansımamaktadır. Değerlendirilme yolunda ekonomiye kazandırılmayan, ekonomik dolaşıma katılmayan kaynaklar, bir bir yok olup gitmektedirler.
*
Doğal kaynak zengini ülkelerin, eğitimli insan kaynakları yeterli olmadığı için, hepsi varlık içinde yokluk çekmektedirler. Büyük değerlere ulaşan petrol gelirleri, tarım toplumlarını sanayi toplumlarına dönüştürmeye yetmemektedir. Bir ülkenin dünyanın en zengin maden yataklarına sahip olması, büyük sanayi kuruluşlarına sahip olması anlamına gelmemektedir. Ülkelerin denizlerle iç içe olmaları demek, deniz taşımacılığında ilk sıralarda olmaları demek değildir.
*
Risk almasını bilen, ufuk ötesini gören, insan kaynakları, her dönemde doğal kaynaklardan çok daha dönüştürücü olmuştur. Dünyanın her ülkesinde doğal kaynaklar, insan kaynaklarının elleriyle, değişik ürünlere dönüşürler. Amerika’da demir çelik sanayisinin öncülerinden, Andrew Carnegie’ye “Elinizdeki bütün kaynaklarınızı kaybetseniz, böylesine büyük ve önemli üretim tesislerini, yeni baştan ne kadar zamanda kurarsınız” diye sorulur.
*
İnsan kaynaklarının gücünü gösterme açısından, Carnegie soruya ekonomik hayatın içinden bakan, çok açıklayıcı bir karşılık vermiştir. “Eldeki işletme ve kaynaklardan kastınız, fabrikaların fiziksel varlıkları ise, hepsi doğal bir afette yok olmuş, insan kaynakları elde kalmışsa, üç yıla kalmaz, olandan çok daha iyisi, çok daha gelişmişi kurulur. Eğer insan kaynakları elden gitmişse, böyle bir sanayiyi, yeniden kurmaya, bir ömür yetmez" diyerek, insan kaynaklarının önemini vurgulamıştır.
*
İnsan kaynakları yoksulluğu çeken ülkeleri, petrol denizinin üzerinde yüzmeleri, başka ülkelere el açmaktan kurtarmamaktadır. Bunun için petrol zengini ülkeler, insan kaynaklarına doğal kaynaklardan, çok daha fazla önem vermek zorundadırlar. Ellerindeki kaynakları değerlendiremeyen ülkeler, üretimlerini ileri boyutlara taşıyamadıkları gibi, sahip oldukları kaynakların, eriyip gitmesinin önüne geçemezler. Bütün dünyada insan kaynakları, ülkeleri uçuran rüzgar kanatlı atlardır.
*
Doğal ya da finansal olsun, paylaşılarak elbirliğiyle değerlendirilmeyen kaynakların, gelişmesi mümkün değildir. Bu yüzden Anadolu insanının kültüründe, ortaklık yapmaya, birlikte çalışmaya, büyük önem verilir. İster ürün, ister hizmet, ister bilgi olsun, üretenler toplumların dostlarıdır. Onlarla ortaklık kültürü yeni açılımlar kazanır. Toplumların üretim gücünü, ortaklık yapmasını ve paylaşmasını bilenler zenginleştirir.
*
Kaynaklarını birlikte değerlendirmesini bilenler, toplumlarının üretim gücünü hızla büyütürler. Başarının kaynağında, sermaye gücünden daha çok, üretmesini bilen insan gücü vardır.
*
Hem fiziksel hem finansal bütün kaynaklar, insanların elleriyle değerlendirilir.
*
Üretim gücünü büyütülmesinde, vazgeçilmez olan insan kaynaklarıdır.
*
Doğal kaynaklar, insan kaynakları aracıyla, ürünlere dönüşürler.