Ankara İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Onat, bu fani âlemdeki yolculuğunu ikmal ederek ebedi aleme intikal etti, Hakk’a yürüdü. O’nu en son 6 Eylül’de Türk Ocakları Genel Başkan Yrd. Prof. Filiz Yavuz Avşar’ın oğlunun nikahında görüp selamlaşmıştık. Uzun yıllardır Türk Ocakları Hars Heyeti Üyesi olarak görev yapıyor, Ocak toplantılarında konuşuyor, zaman zaman Türk Yurdu’nda yazıyordu. İslami konularda ve Türkiye’nin temel meseleleri üzerinde düşünen, araştıran, görüş ve düşünce üreten, bunları cesaretle ortaya koyup tartışan, millî şuur sahibi vatansever, çok değerli bir bilim insanıydı; sıfatını hakkeden gerçek bir “alim" idi. Meselelere sadece bir İlahiyatçı olarak teolojik açıdan değil, sosyolojik, tarihi ve siyasal yönleriyle de bakabiliyordu. Konuşmalarında ve yazılarında herkesin rahatlıkla anlayabileceği sade ve ikna edici bir üslubu vardı. Bundan dolayı geniş bir kesim tarafından ilgi görüyor, beğeniliyordu. Bugün sadece Türkiye’nin değil, bütün İslam aleminin yaşamakta olduğu dini sorunlarla ilgili eleştirel görüşlerinden dolayı ilahiyat camiası içerisinden belli bir kesimin tepkilerine maruz kalmış, yıpratılmaya çalışılmıştır. Ama Hasan Onat, özgüveni ve ilmî cesareti yüksek bir insan olduğundan bunlardan etkilenmedi. Hak bildiği yolda kararlılıkla yürümeye devam etti.
En verimli döneminde, 63 yaşında aramızdan ayrılmış olması Türk fikir hayatı, İslami ilimler ve ilahiyat camiası adına büyük bir kayıptır. İslâm dünyasının ve Türkiye’nin dini kökenli pek çok meselesi ve sorunları bulunuyor. İslâm coğrafyasında bir süredir, Kur’an’daki ilahi tebliğleri kendi anlayışına göre yorumlayıp kesin hükme bağlayan, farklı yorumları tekfir edip Müslüman saymayan, kendi görüşünü herkesin benimsemesi için şiddeti yöntem olarak kullanan, bunu “Cihad” sayan dini grup ve cemaatlerin ortaya çıktıkları görülüyor; bazı ülkelerde ise, yüce dinimiz İslâm, günlük siyasette araç haline getirildi; müminlerin duyguları, hassasiyetleri iktidara geçmek yahut kalmak amacıyla insafsızca sömürülüyor. İslâm dünyası, 16.ncı asırdan itibaren girdiği bu kopkoyu cehalet tünelinde maalesef boğulup kalmak tehlikesiyle yüz yüze. Sorunlara doğru teşhis konulamadığından çözüm bulunamıyor. Günümüz ortamında Hasan Onat kalitesinde, meselelere skolastik anlayışla, cemaat ve tarikat taassubuyla değil, ilim zihniyeti ve metodolojisiyle bakabilen, siyasi hesap ve beklentileri bulunmayan ilahiyatçılara, gerçek bilim insanlarına büyük ihtiyaç var. Yetiştirdiği öğrencilerinin ve arkadan gelen aynı çizgideki yeni nesil diğer İlahiyatçıların gecikmeden bu ihtiyacı gidermelerini diliyoruz.
Aziz dostum Hasan Onat’ı rahmetle, muhabbetle ve saygıyla anıyorum. Menzili mübarek, makamı ali, mekanı inşallah cennet olsun; ruhu şad olsun.