Mutasavvıf şâir Gülbaba, 23 Eylül 1541 târihinde Budin Seferi sırasında, Fethiye Câmii’nde cemaatle namaz kılarken ebedî âleme intikal etti.
Evliya Çelebi’nin, babasından naklen verdiği bilgiye göre, bir Bektâşî dervişi olan Gülbaba, Amasya’nın Merzifon ilçesinde doğmuştur. Asıl adı Câfer’dir. Hazret-i Hasan neslindendir. Fâtih Sultan Mehmed Han, Sultan ikinci Beyazıd Han, Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Sultan Süleyman Han dönemlerinde birçok savaşa katılmıştır. Budin Seferi’ne de Kanuni Sultan Süleyman Han’ın dâveti üzerine katıldığı belirtilmektedir. Bir rivâyete göre de savaş sırasında şehit düşmüştür. Gülbaba hakkında başka rivâyetler de vardır. O’nun gerçekte ordu komutanı bir paşa olduğu, savaş sırasında şehit düştüğü, askerleri tarafından şehit düştüğü yerde toprağa verildiği ve mezarının etrafını gül fidanlarıyla donattığı, bu sebeple Gülbaba olarak anıldığı ... hakkında söylenen rivâyetlerden biridir. Şurası bir gerçektir: Gülbaba mübârek bir zattır. Ölümünden yıllar sonra bile, ister Müslüman olsun ister Hıristiyan... çevre halkı tarafından çok sevilmiş, sayılmış ve mezarı dâima yeni gül fidanlarıyla donatılmıştır. 1543 -1548 yıllarında Budin Beylerbeyi olan Yahya Paşazâde Mehmet Paşa, Gülbaba olarak anılan mübârek zâtın mezarı üzerine bir türbe yaptırdı. Gülbaba Türbesi ve Tekkesi böylece oluştu. Türbe, Macaristan’daki Türkler başta olmak üzere birçok Müslüman’ın ziyâretgâhı olarak asırlar boyu ayaktadır.
Gülbaba, Macarların edebiyat hayatına da girmiştir. Hakkında hikâyeler, şiirler, makaleler ve bir tiyatro eseri yazılmıştır. Türbe, 1885 yılında Macarlar tarafından tâmir ettirilmiştir. 1926 - 1927 yıllarında Budapeşte’de baş şehbender olarak görevli bulunan tanınmış hikâyecimiz Müftüoğlu Ahmet Hikmet, türbenin içini İstanbul’dan getirttiği seccadelerle döşemiştir. Macaristan’da Komünistlerin iktidarda bulunduğu dönemlerde büyük ölçüde tahrip edilen türbe, yine Macaristan hükümeti tarafından son olarak 1960 yılında yeniden tâmir edilmiş, türbenin meydana çıkması için târihî değer taşımasına rağmen, etrafındaki su kemeri ve sütunları kaldırılmıştır. Türk hükümeti de 1973 yılında buraya sanduka örtüsü, halı, şamdan ve el yazması levhalar göndermek suretiyle iç dekorasyonu tamamlamıştır.