Bu yazıda okuduğum kitabın özetini, anladığımı aktaracağım. Benim etkilendiğim güzel bir kitap sizin de okumanızı öneririm.
Kitaptaki terimler:
Extractive political institutions/Sömürücü siyasal kurumlar: İktidarın az sayıda kişi ve kurumlar tarafından tesis edildiği, halkın iktidara müdahalesinin mümkün olmadığı, olursa genellikle isyan ve darbelerle mümkün olduğu, sınırsız veya az sınırlanmış yetkilerin, yargı ve kamu denetimi olmadan kullanıldığı devlet kurumları.
Not: Çevirici burada extractive terimini karşılık sözlük anlamı olan sömürücü terimini kullanmış, ben geniş halk kitlelerin yönetimden dışlandığı için dışlayıcı tabirini kullanmak isterdim
Extractive economic institutions/Sömürücü ekonomik kurumlar: Ekonomik faaliyetlerin az sayıda kişi ve kurumların elinde olduğu, tekel ve kartellerin ekonomik faaliyete katıldığı, halkın ekonomik faaliyete katılmasının önüne yasal, yapısal engellerin çıkarıldığı durumlar. Hasbelkader ekonomik faaliyete katılsa bile mülkiyet haklarında güvence olmadığı, mülklerin ve servetin kolayca elitler tarafından el konulduğu ekonomik kurumlar.
İnclusive political institutions/Kapsayıcı siyasal kurumlar: İktidarın ve yetkilerin geniş halk kitleleri çıkarlarını koruyan kurumlar tarafından paylaşıldığı, kamunun ve yargının iktidarın yetkilerini denetlediği ve sınırlandırdığı devlet yapıları. Mülkiyet ve servet yargı ve devlet tarafından adil olarak korunur.
Not: İnclusive burada kapsayıcı olarak çevrilmiş, ben dâhil edici, katılımcı derdim.
İnclusive economic institutions/ Kapsayıcı ekonomik kurumlar: Ekonomik faaliyetlere herkesin katılabildiği, yasal ve yapısal engellerin olmadığı, ekonomide rekabet neticesinde çalışma ve üreterek zenginleşmenin teşvik edildiği ekonomik kurumlar.
Creative destruction/Yaratıcı yıkım: Ekonomide yeni üretim biçimleri ve makinelerin, araçların keşfi ile önceden piyasaya hâkim olan üretim biçimleri ve bu araçları üreten kurumların çökmesi, yıkılması, yeni bir ekonomik yapılanmaların ortaya çıkması. Sanayi devrimi 1-2-3 ve son olarak 4 dedikleri gibi
Yazar ilk olarak Meksika sınırındaki bir kasabadan örnek vererek başlıyor. İki tarafın halkı aynı kültüre sahip, aynı ırk ve aynı coğrafyada yaşıyor. Bir tarafta kişi başına 30.000 dolar gelir ve yol, su, sağlık ve eğitim hizmetlerine ulaşabilmek var. Diğer taraf kişi başına 10.000 dolar gelir ve bozuk yollar, bozuk sağlık ve eğitim kurumları var. Bunun nedenleri üzerinde durmuş. İnka uygarlığından başlayarak İspanyol sömürgeleşmesinin nasıl geliştiğini, İnka devlet yapısının buna etkisini ve var olan siyasal ve ekonomik yapılar ile ilişkisini incelemiş.
Temel savı ekonomik gelişmenin itici gücünün üretim ve yenilik için teşvik eden, mülkiyet haklarının korunduğu güçlü merkezi devlet kurumlarıdır. Bu kurumların faaliyetlerin denetlenmesini sağlayan ekonomik ve siyasal aktörlerin geniş kitlelere yayılmasıdır. Neticede kapsayıcı siyasal ve ekonomik kurumların giderek gelişir ve uluslar zenginleşir.
Zenginleşmenin koşulları:
- Güçlü merkezi devlet yapılanması: Afganistan, Haiti gibi merkezi devletin olmadığı yerlerde eğitim, sağlık hizmetleri verilemediği gibi, yerel kabile ve güçlerin engellemesi ve ulaşım yollarının yapılamaması nedeniyle ticaret mallarının uzak yerler götürülüp satılamaz. Kişiler fazla üretim devlet ve yerel liderler tarafından zapt edildiği için ancak kendine yetecek kadar üretir.
- Kapsayıcı siyasal kurumlar: İnsanların üretmesi için üretiminin teşvik edilmesi gerekir. Fazla üreten kişi bu malları serbestçe, karlı olarak pazarda satmak ve zenginleşmek ister. Eğer engel olunmazsa daha fazla üretim veya yeni malullerin üreterek ve daha çok kar etmek ister. Amacı güç ve para sahibi olmaktır. Bu iktidara ortak olmayı tetikler. Mal ve hizmetlerin fiyatlarının üst kurumlar tarafından belirlenen devletlerde üretim artınca fiyatlar ve karlar düşer, kişi için fazla üretmenin anlamı olmaz. Eğer devlet servete gerekli gereksiz el koyacaksa zengin olmak ne işe yarar. Bu nedenle mülkiyet haklarının korunması şarttır.
- Kapsayıcı ekonomik kurumlar: Ekonomik faaliyetler serbestçe yapılması tekelleşmeyi ve servetin belli kişilerde toplanmasını engeller. Ekonomik üretim çeşitli ve yaygın olması gerekir. Petrole veya madenlere bağlı ekonomilerde paranın ve gücün devlette ve ona yakın zümrelerde toplanması doğaldır. Ekonomik faaliyetlere girmenin kolaylaştırılması, yeniliklerin teşvik edilmesi daha çok kişinin zenginleşmesi ve güç güç sahibi olmasını getirir. Eski kurumların yerini yeni kurum ve üretim biçimleri alır. Zamanla devlet küçük zümrenin değil, halkın genel çıkarlarını korur hale gelir. Burada popülizmi kastetmiyorum.
- Öngörülebilir, güvenli devlet yapısı, bağımsız ve adil yargı sitemi. Güvenlik.
Yazarlar kapsayıcı ekonomik ve siyasal kurumların ekonomiye nasıl geliştirdiğini her kıta ve coğrafyadan, her çağdan örneklerle açıklamış. Sömürücü siyasal kurumların sömürücü ekonomik kurumlar ile ilişkilidir ve bunlar birbirini beslerler. Sömürücü siyasal kurumların ekonomik üretimi teşvik etse bile, halkın mülkiyet hakları ve siyasal haklardan mahrum olması nedeni ile üretime katılmaz. Yapılan teşviklerin kısmen sanayileşmeyi sağlasa bile devamlılık sağlanamaz. Bu ülkelerde servet ve siyasal güç iktidara yakın olmaktan geçtiği için, sadece iktidara yakın olanların refahtan pay aldığı görülüyor. Siyasi iktidarın seçimle değişmediği bu ülkelerde darbelerin ve siyasi kargaşa ortamının sıktır. Servet ancak bu şekilde el değiştirir. Kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Zenginleşenler siyasi elitler tarafından keyfi vergilerle mallarına el konur. Ticaret imtiyazlı grubun elindedir. Bu grubun tek amacı vardır, iktidarı sağlamlaştırmak. Buda yetkilerin artırılması ve denetimin zayıflatılması anlamına gelir. Bu kargaşa ortamını tetikler, bir sömürücü kurum yıkılırken kurtaran bir başkasını kurar. Bu kısır döngü oluşturur.
Kapsayıcı ekonomik ve siyasal kurumlar kendiliğinden oluşmaz. Şartlar oluştuğunda, halkın ve yöneticilerin tercihi ve mücadelesi neticeyi belirler. Bu her zaman olumlu yönde olmaz. Fransız veya Bolşevik devrim monarşiyi yıktı, daha despot rejime neden oldu. Fransa’da kapsayıcı ekonomik kurumlar tüccar sınıfın talepleri ile gerçekleşti. Bir kere başlarsa gelişmeler hep olumlu yönde olmuyor. İkinci dünya savaşı öncesi Avrupa’da despot rejimler hâkimdi. Savaş sonrası tekrar kapsayıcı kurumlar kuruldu. Genellikle kapsayıcı siyasal kurumlar kapsayıcı ekonomik kurumların, kapsayıcı ekonomik kurumlar kapsayıcı siyasal kurumların destekçisidir.
Yazarlar coğrafyanın, kültürün veya siyasal koşulların önemini yadsımıyor. Ama zenginleşme veya fakirleşmede temel etmenin ekonomik ve siyasal kurumlar olduğunu ifade ediyor. Bu kuramı tüm kıtalarda, tüm çağlardan örnekle açıklamışlar. Okumanızı öneririm.