Dil, insanların doğumundan ölümüne kadar ömür boyu kullandığı ifâde vasıtasıdır. İnsan topluluklarını millet hâline getiren kültürün ana unsurudur. Dil bozulursa; kültür… kültür bozulursa millet dağılır ve insan kalabalıkları hâline dönüşür. Neticede vatan elden çıkar. O halde dilimizi kaybedersek, candan aziz vatanımız dâhil, kaybedecek hiçbir değerimiz kalmamış demektir.
Türkçemize işkence ediliyor. Türkçemiz azap içerisinde. Feryatlarını duyan yok.
Sokağa çıkarken kıyafetini, saçını… şöyle bir kontrol etmek ihtiyacını hissedenler, yazdıkları yazıyı; yayımlayacak olan gazeteye veya dergiye göndermeden önce kontrol etmeyi lüzumsuz görüyorlar veya yanlışlarını görmüyorlar. Peki yazıyı yayımlayacak olan gazetenin, derginin musahhihi ne iş görüyor?
Kimileri de ısrar ve inatla dilimizi kemirmeye çalışıyorlar.
Arsız kemirgenler…
Dilimiz Türkçe, olabildiğince kirletilmiştir. Kirletilmeye devam edilmektedir. Çürütülmek, yok edilmek için elden gelenin yapıldığı görülüyor.
Halbuki dilimizin korunması, vatan müdafaası hükümdedir.
Bayrağımıza gösterdiğimiz saygıyı dil bayrağımız olan Türkçemize de göstermek, saygısızlık edenleri önlemek mecburiyetindeyiz.
Türkçemiz için ‘ana dilimiz’ diyoruz. Ana sevgisinin sınırı yoktur. Dil sevgisi de sınırsız olmalı.
Dil sevgisinin göstergesi; imlâ ve Türk dilbilgisi kaidelerini bilmek ve tatbik etmekle başlar. Maalesef eli kalem tutanlar ve mikrofon-ekran erbabı, gerekli dikkat ve hassasiyeti göstermiyor.
Şunu kabul etmek mecburiyetindeyiz. Dilde inkılâp, devrim ve kökten değişim olmaz. Yapılması gereken zihniyet değişikliğidir. Dilimizi, batıdan gelen kelimelere açık tutan zihniyetin, felâket getirdiğini idrak etmeli ve bu zihniyeti değiştirmeliyiz.
Dil, karşılıklı anlaşma vasıtasıdır. Doğru. Fakat yalnızca anlaşma vasıtası olarak gören zihniyet kısır ve sakattır. Dil, baba ile oğul, dede ile torun, geçmişle gelecek ve de aynı kökten gelen insanlar arasında bir köprüdür. Köprü çökmek üzeredir. Kültürümüzün zenginliklerini oluşturan edebî eserlerle irtibatımız giderek azalıyor.
Dilimizin yeni baştan inşa edildiği intibaını uyandıran çalışmalardan bahsedilebilir. Fakat inşa edilmek istenen dilin, bizim ana dilimiz olabileceğini söylemek mümkün değildir.
Oksford Üniversitesi Türk dili Profesörü Geoffrey Lewis (1920-2008), Türkçenin katliamı için ‘Trajik Başarı’ isimli kitabı yazdı. İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak vazife gören Prof. Dr. Fritz Neumark (1900-1991), 30 yılda 3 ayrı Türkçe ile karşılaştığını belirtti. 1947 yılında Prof. Dr. Fâhir İz (1911-2004) ile birlikte Türkçe-İngilizce lugat hazırlayan İngiliz Türkoloğu H. C. Hony, 1953 yılında neşredilen eserinde güzel Türkçemiz için ağıtlar yazdı.
Sorumsuz yetkililerin kötüye gidişi durdurmak için hiçbir şey yazmamış olmaları hakîkaten trajik bir durumdur.
Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) diyor ki:
‘İmlâmız, lisânımız düzelince, lisânımız da kafamız düzelince düzelecek, çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur, fazla değil!’
Merhumun 65 sene önce lüzumlu gördüğü zihniyet değişikliğinin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi gerekiyor.