Ben bir Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer TÜRK olmak bir suç ise, burada tekrar ediyorum; ben bir TÜRK’üm ve öyle kalacağım. Bu mesajımla BATI TRAKYA azınlığına sesleniyorum ve TÜRK olduklarını unutmamalarını söylüyorum. Haklarımızı bir gün mutlaka alacağız...”
Böyle diyordu Batı Trakya Türklerinin lideri Dr. SADIK AHMET.
24 Temmuz 1995 tarihinde Gümülcine’de Yunan’ın planlı bir trafik kazasıyla ŞEHİT EDİLDİ.
Unuttunuz mu yoksa? 24 Temmuz.
Siz unutsanız da birileri bu tarihi unutmuyor.
Yunan niçin bu cinayeti 24 Temmuz’da işlemişti?
Bu sadece bir tesadüf mü idi? Hayır!
24 Temmuz, Lozan Antlaşması'nın imzalandığı gün idi.
Türk Milletinin egemenliğinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığının tüm dünyaya kabul ettirildiği gün idi.
Onların duyduğu rahatsızlığı içeride de hissedenler her 24 Temmuz’da ciddi rahatsızlık duyuyorlar.
“Keşke Yunan kazansaydı” diye ağıt yakıyorlar. Halen de ağlıyorlar, Türk’ün sevincinden acı duyuyorlar.
Türk milletinin kurtarıcı başbuğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bunun için sevemiyorlar.
Öylesine şartlanmışlar ki; 1923’ün Atatürk’ünü sevemeyenin 1453’ün Fatih’ini, 1299’un Osman Bey’ini, 1071’in Alparslan’ını, (M.S) 734’ün Bilge Kağan’ını, M.Ö. 209’un Oğuz Kağan’ını (Mete Han’ını) da sevemeyeceğini göremiyorlar.
Bu büyük insanların hepsi bizim atalarımızdır, devlet kurmuşlar, devlet yaşatmışlardır. Mekânları cennet olsun.
"Sevenleri hepsini severler, gerisi boş laftır."
Dürüst Müslüman onlara dua okur, lanet okumaz.
Ayasofya’yı Fatih almış, vakıf kurmuş cami yapmıştır. 1918’de Osmanlı Devleti teslim olup, işgal edilince elimizden çıkmış, tekrar kilise yapılmıştır.
1923’te Mustafa Kemal Atatürk bağımsız devlet kurmuş, Ayasofya’yı kurtarmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu defterine cami olarak kaydetmiş ve ibadete açmıştır.
Sonra siyaset gereği müze durumuna getirilmiş, bugün de yine siyaset gereği tekrar cami durumuna getirilmiştir.
O’nu ilk fetheden Fatih Sultan Mehmet’tir, ikinci fetheden Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Çünkü Sevr Antlaşması ile İstanbul Osmanlı Devleti’nin sınırlarının dışında kalmıştı.
Allah bizi bir daha böyle acı durumlara düşürmesin!
Ancak, bunun, oldukça ciddi şartları vardır.
Hak etmeden hâkim olamazsınız.
Dini kullanmayacaksınız, dine inanacaksınız, mümin olacaksınız.
Allah’ın yarattığı canlı cansız her şeye saygı duyup, gücümüzün yettiğince onlara da faydalı olmadan sadece kendimize çalışmakla bir şey hak etmiş olamayız ki!
Ayetten anlaşılması gereken anlam her yaratılana ait “bilgi” olmasıdır. Her nesnenin sahip olduğu özellikleri ona ait ayet(bilgi)dir. O bilgileri ayrı ayrı öğrenmeliyiz. Hem KUR'AN hem BİLİM.
Allah bizi imtihan için bu dünyaya gönderdi deriz, deriz de...
Sadece kendimize çalışmakla bu imtihanı kazanamayacağımızı düşünemeyiz.
Cimriden, tembelden mümin olur mu?
Bayrak, vatan, toprak, millet, devlet için çalışmak şartını unutamayız.
Geçmiş Kurban Bayramınızı kutlar, selam ve iyi dileklerimi sunarım.