Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER

Kaliteli Yaşam Uzmanı

suleymancoskuner@hotmail.com

El Alem Ne Der Öyle mi?

El alem çok şey söyler. Hem olumlu, hem de olumsuz. Çünkü, el alem, toplumun ta kendisidir. Kamu oyudur, psikolojik ve sosyolojik baskı unsurudur. Hak, hukuk, adalet, sosyal denge, gelenek ve göreneklerimizin koruma kalkanıdır.
Bazıları diyorlar ki: "El alem ne derse desin, ben bildiğimden şaşmam", "kendi hür irademi el alemin söylediklerine veya söyleyeceklerine rehin veremem",  "el aleme bakacak olursak, kendi öz isteklerimi yaşayamam".
İyi güzel de, hiç bir kimse bu toplum içerisinde tek başına yaşamıyor ki. Hepimizin birbirimize karşı ödevlerimiz ve sorumluluklarımız var. Hiç kimse, hiç kimseyi yok sayamaz.
Apartmanda oturan bir şahıs, el alem beni ilgilendirmez, Ben istediğim gibi gürültü yaparım diyemez.
Hiç kimse, "benim uyuşturucu bağımlılığım kimseyi ilgilendirmez diyemez",
Hiç kimse, "ben her türlü herşeyi işlerim, el alem beni ilgilendirmez diyemez".
Böyle düşünen ve yaşayan insanları toplum izler. Ne yaptığına bakar.
Hukuka aykırı bir takım davranışlar varsa eğer, adli mercilere şikayette bulunur.
İşlenen eylem suç değil de toplumun temel değerlerine mugayyir bir davranış ise, gözleri ile yan bakarak ikaz etmeye çalışır. Olmadı, surat asar veya küser. Olumsuz eylemine devam edenler, toplumdan sosyal ve psikolojik olarak dışlanırlar.
El alemi iplemeyen ve absürd davranışlarına devam eden kişi, uzun süre yalnız yaşayamaz. Yalnızlaşmanın ve ötekileştirmenin girdabında kıvranır durur.
Çok nakiti olan bir sermayedar, darda kalanlara yüksek faizle para veriyorsa, herkes de bunu biliyorsa, darda kalanlar zorunlu olarak bundan kredi almak zorunda kalıyorsa, kredi verdiği insanlar iflas edip ellerindeki malları tefeciye kaptırıyorsa, tefeci el alemden bana ne diyemez.
Toplum onu tefeci ve kan emici diye lanse eder. Çevresindeki makul insanlar dağılır. Selam veren azalır. Tefecinin toplum içindeki yeri ve itibarı zamanla kaybolur.
Üniversiteye okumaya giden bir genç, sömestride köyüne veya mahallesine tamamen yabancı bir takım özentilere bezenmiş olarak  dönerse, (kulağına küpe takmak, saçını at kuyruğu yapmak, değişik tercihlerle haşır neşir olmak, eskiden baba dediği babasına peder demek vb.) el alem (komşuları, köylüleri ve lise arkadaşları) onu ayıplarlar, yadırgarlar.
Sırf çeşit olsun diye, dini İslamı değiştirip, başka bir dine geçen ve bunu alenen ilan eden bir zat-ı şöhret, el alemden bana ne diyemez, dememelidir. O beğenmediği el alem onu hak ettiği çukura itekleyiverir.
El alemin (toplumun - çevrenin) toplumsal, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik baskısı, sanıldığından çok daha fazladır. Kişi veya kişileri vezir de eder, rezil de eder.
Bu bakımdan attığımız her adımımız ve davranışımızın el alemin asgari müşterekleri ile uyumlu ve kabul edilebilir nitelikte olması gerekmektedir.
Dünyada, ülkemizde, ilimizde, ilçemizde, köyümüzde, mahallemizde, apartmanımızda, uymamız gereken sayısız görünür ve görünmez kurallarımız vardır. Onları yok sayamayız, uyumlu olmak zorundayız.
Bir Çin atasözü der ki: "Sivrilen çivi, kafasına çekici yer".
Biri ustasına sorar: "Roma'ya gidince nasıl davranayım" diye.
Ustası der ki: "Romalılar ne yapıyorsa, sen de aynısını yap".

Selam ve dualarımla
Yüceler Yücesine emanet olalım.