İnsanoğlu basit ve kolay olana meyillidir. Basitte ve kolay olanda, zevksizlik ve yozlaşma olduğu çoğu zaman göz ardı edilir. Aynı durumu sinema ve müzikte olduğu gibi sanatın bâzı dallarında da görmek mümkündür. En galiz küfürler, kahkahalarla destekleniyor. Kahkahalar, daha kötülerine çıkartılan dâvetiye yerine geçiyor.
Dilimiz Türkçe de bu olumsuzluklardan büyük ölçüde etkilenmektedir.
Sınıf öğretmenlerinin, dâire âmirlerinin, siyâset önderlerinin, popüler sanatkârların, patronun veya tanınmış bir yazarın, Türk dil bilgisi kaidelerine aykırı olarak üretilip piyasaya sürülmüş veya Türkçe karşılığı varken batıdan alınmış bir kelimeyi, dil hassasiyeti süzgecinden geçirmeksizin kullanması hâlinde, o kelime, insanlarımızın çoğu tarafından ve özenti sebebiyle kullanılıyor. Yaygınlaşıyor. İtiraz edildiğinde: ‘Halk benimsedi, kullanıyor. Size ne oluyor?’ deniliyor. Böylece özümüze yabancılaşıyoruz, zamanla da özümüzü kaybediyoruz.
Mizah anlayışımızda, giyim tarzımızda, müzik zevkimizde, beslenme alışkanlıklarımızda büyük değişiklikler yaşıyoruz. Her şey basite doğru hızla ilerliyor. Bu değişiklikler; nezâket, zarâfet, nezâhet ve incelik anlayışımızla birlikte ahlâkımızı da değiştiriyor. Bu kadarla yetinilmiyor, ‘ahlâk’ kelimesini hayatımızdan çıkarıyor, ‘etik’ ile yetiniyoruz. Gençlerimizin büyük bir bölümü, bir önceki cümlede geçen nezâket, zarâfet, nezâhet kelimelerinin ne mânâya geldiğini dahi bilmiyor.
Dil; durağan değil, değişen-gelişen bir yapıya sâhiptir. Elbette yeni kavramlar ortaya çıktıkça yeni kelimelere de ihtiyaç vardır. Bu kelimeler, mutlaka Türk dil bilgisi kaidelerine göre üretilmelidir. Türklerin genlerinde etnik ırkçılık olmadığı gibi kelime ırkçılığı da yoktur. Elbette yabancı dillerden de kelime alacağız. Fakat onları eskiden olduğu gibi Türkçenin dil yapısına, kendi dil zevkimize göre telaffuz edeceğiz. Türkçe, yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dildir. Safir kelimesini ‘sapphire’ şeklinde yazarsak, dilimizi katletmiş oluruz. Yabancı isimli alışveriş merkezlerinde zamanını harcayan, yabancı isimli sitelerde oturan insanlarımız, Türk kültürüne, dolayısıyla kendilerine yabancılaşırlar. Bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşırsak bizden eser kalmaz. Dilimiz Türkçe, bizi biz yapan değerlerimizin başında gelir.
Türkçemiz, 250.000.000’dan fazla kişi tarafından konuşulan dünya dilidir. En çok konuşulan diller listesinde 5. sırada yer almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nde tek resmî dildir. 83.000.000 insan için ‘ana dili’ olmasa bile ‘ana dil’dir.* Buna rağmen kusursuz yazılması ve konuşulması hususunda gerekli hassasiyet gösterenlerin sayısı, endişe verecek ölçüde azdır.
Dilimizdeki yıkımın, kırımın ve yangının söndürülmesi için Nemrud’un İbrâhim Halilullah Hazretlerini yakmak maksadıyla oluşturduğu devasa ateşe gagasında su taşıyan serçe kadar olsa bile dil hassasiyeti ile hareket edecek insanlara ihtiyacımız vardır.
*Ana dili: İnsanın annesinin konuştuğu ve ondan öğrendiği dil. Ana dil: Bir ülkede ekseriyetin konuştuğu dil, ülkenin resmî dili.