Ben anarşinin yoğun yaşandığı 1970'li yıllarda Eğitim Enstitüsünde yöneticilik ve öğretmenlik yaptım. Anarşi döneminde bile Öğretmen Liseleri, Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okullarında daha kaliteli öğretmen yetişiyordu.
12 Eylül'de öğretmen yetiştiren yüksek okullar siyasete kurban edildi, üniversiteye devredildi. Üniversiteler öğretmen adaylarına alan bilgisini veriyorlar, ama öğretmenlik ruhunu ve pedagojik formasyonu yeterince veremiyorlar.
On yıl 12 Eylül öncesinde ve otuz iki yıl 12 Eylül sonrasında çalıştım. İki dönemde yetişen öğretmenlerle çalıştım. Aradaki farkı gördüm. Ama bu arada 12 Eylül sonrası Eğitim Fakültelerinden mezun olan öğretmenlerin içinde kendini yetiştiren başarılı öğretmen arkadaşlar da vardı. Tabii ben genelden bahsediyorum.
2014'te de 1848'de kurulan Öğretmen Liselerini kapatıldı. Kanundaki "Muallimlik hususi ihtisas mesleğidir" sözü askıda kaldı. İrfan ordusunu yetiştiren bütün eğitim kurumları kapatıldı. Unutmayalım emaneti ehline ve layığına teslim etmedikçe kalite yükselmez. Bugün öğretmenlik mesleğine Eğitim Fakültesi mezunları KPSS'ye giriyorlar, sonra da mülakata giriyorlar. KPSS'de yüksek puan alan öğretmen adayını mülakatta elerseniz öğretmen kalitesi yükselmez.
Öğretmen sorununu çözmenin en köklü yolu, fabrika ayarlarına dönmek, yani Milli Eğitim Bakanlığınca öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarının yeniden açılmalarıdır. Ayrıca öğretmenlerin alanlarındaki gelişmeleri sürekli izleyebilmeleri takip edebilmeleri için Bakanlıkla üniversite işbirliği içinde olmalıdır.