Osmanlı pâdişahlarının hemen hepsi müzik ile yakından ilgilenmişlerdir. Bu damar; Fâtih Sultan Mehmed Han’ın babası Sultan İkinci Murad Han ile başladı. Çok değerli bestelerinden yalnızca 2 tanesi günümüze intikal etmiştir: Nevâ Peşrev ve Evc makamında saz semâisi.
Sultan İkinci Murad Han, Saray kütüphânesinde müzik ile ilgili kitaplık bölümü hazırlamıştır. Bu çalışmadan haberdar olan Abdülkadir Meragi, kaleme aldığı ‘Makasıd’ül-Elhân’ isimli kitabı, yaşamakta olduğu Türkistan’ın Meraga şehrinden Edirne’ye göndermiştir.
Kanunî Sultan Süleyman Han’ın oğlu Sultan İkinci Selim Han, güçlü bir şairdi. Müzisyenliği şairliğinden daha güçlü idi. Müzik hocası Abdülbâki Dede’ye, yeni bir müzik teorisi oluşturmasını, yeni bir nota sistemi icat etmesini emretti. Kendisi de 13 yeni makam inşa etti. Bunlar arasında Acem-Bûselik, Arazbar Bûselik, Nevâ Bûselik, Pesendide, Sûz-i dil-ârâ, Şevk-u Târâb ve Şevk-efzâ gibi klasik makamlar vardır. Çok mükemmel tambur çalardı. Sözlü bestelerinden 3 tanesi günümüze intikal etmiştir: ‘Ey gonca-i nâzim tenim / Sensin benim şûh-i şenim’ ve Şehnaz şarkı: ‘Bir nev-civâne dil müpteladır’ Bûselik makamında: ‘Bir pür cefa hoş dilberdir / Müptelayım hayli demdir’
Sultan İkinci Selim Han’ın oğlu, 1546-1595 yılları arasında yaşayan, 1574-1595 yılları arasında Osmanlı tahtında hüküm süren Sultan Üçüncü Murad Han, hem şâir hem bestekârdı.
‘Uyan ey gözlerim, gafletten uyan…
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Uyan Azrail’in kastı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan ’
Mısralarıyla başlayan şarkının güftesi Sultan Üçüncü Murad Han’a aittir.
Sultan 4. Murad Han, ‘Şah Murad ’ mahlası ile şiirler yazdı. Aynı zamanda bestekârdı. Beyatî şarkısı: ‘Gelse nesim subh ile müjde sah-ı beherdan ’
Sultan İkinci Mahmud Han’ın babası Sultan İkinci Mustafa Han’ın çoğu saz eseri olarak besteleri vardır.
Sultan Birinci Mahmud Han ‘Sebkatî ’ mahlasıyla şiirler yazdı. Tambur çalardı. Çok önemli bir saz eserleri bestekârı idi. Bir bestesinde kullandığı Hisar-ı Vech makamını, muhtemelen kendisi inşa etmişti. Hicaz şarkısı: ‘Söylemez miyim sana ey gül’izâr’ TRT repertuarındadır.
Sultan Üçüncü Selim Han, en usta bestekârlar ayarında beste yapmıştır. 62 adet eseri günümüze intikal etmiştir. O’nun bir başka özelliği de şudur: Döneminde mimarî eserlerde batının etkisi çok ağır bir şekilde görülmekte olmasına rağmen Sultan, Türk müziğinde millî çizgisini ısrarla devam ettirmiştir. Hüzzam şarkısı: ‘Gönül verdim bir civâne / Derdinden oldun divâne / Gel Efendim girme kaane / Ben seni vermem cihâne’ klasik koroların tercih ettiği bir bestedir.
Sultan İkinci Mahmud Han: Şair ve bestekârdı. Hicaz Kalenderî, Mâhur Tavşanca gibi zor makamlarda besteler yapmıştır. ‘Söylemez miydim sana ey gül-i zâr / Bak nasıl oldu müzeyyen lâle-zâr’
Sultan Abdülmecid Han: Piyano çalardı, batı müziğini iyi bilirdi. Çocukları ve torunlarından 34 kişi, birinci sınıf müzisyen olarak yetişti.
Sultan Abdülaziz Han: Hem pehlivan, hem bestekârdı. Şevkefzâ şarkı: ‘Ey nevbahar-ı hüsn ân / Mülk-i vücude ver revan / Gülşende gez de bir zeman’
Sultan Beşinci Murad Han: Çok iyi piyano, keman ve ud çalardı. Batı musikisini iyi bilirdi. Türkçe şarkılar ve marşlar, batı formunda polkalar, valsler ve piyano eserleri besteledi.
Sultan İkinci Abdülhâmid Han: Piyano ve keman çalardı. Şehzâdeliği döneminde batı tarzında besteler yaptı. Pâdişah olduktan sonra müzikle ilgilenmeye fırsatı olmadı ise de çocukları ve torunlarından kızı Ulviye Sultan ve Veliaht Mehmet Selim Efendi başta olmak üzere 28 kişi müzisyendi.
Sultan Dördüncü Mehmed Vahideddin Han: Çok sayıdaki bestesinden çok azı günümüze intikal etmiştir. Rast şarkısı: ‘Hicran ile dil hastayım ümmid ile nâlân / Gel sîneme, gel kalbime, gel rûhuma yaslan / Mecnûna ben oldum halef ey rûh-ı gazâlan / Gel sîneme, gel kalbime, gel rûhuma yaslan.’ Mısraları ile başlar.
Şehzâde Korkud, Şehzâde Seyfeddin, Hanım Sultan Gevheri Osmanoğlu’nun saz eserleri günümüze intikal etmiştir. Hânende ve sâzende pâdişahlarımız, sultan hanımlarımız vardır. Pâdişahlarımızın diğer bir bölümü de bestelenecek şiirler yazmak suretiyle musikimize katkıda bulunmuşlardır.
Osmanlı medeniyeti her alanda büyük bir sentez geliştirdiği gibi, Türk müziği potasında mahallî pek çok renk bu müziğin parçası hâline gelmiş ve bunun karşılığında da Osmanlı musikisi devletin kapsadığı topraklarda ve ötesine büyük etkilerde bulunmuştur.