Yaman ARIKAN

Dilbilimci - Yazar

Millî Ölçülerimiz

• Milletin efendisi ona hizmet edendir. 

- Hadis - 

 

Târih boyunca Türk Milletinin hayât akışına dikkatle bir göz atarsak, orada şaşmaz bir takım ölçülerin varlığını müşâhede ederiz. Bu ölçüler o derece şaşmaz ve isâbetlidir ki, çok kere, vahye dayanan hükümlerle ayniyet göstermekte, yâni vahiy, o ölçünün aynen doğru olduğunu teyit etmektedir. Meselâ, Töremize göre, Türk Milleti için büyük ve hayırlı birtakım işler yapmamış birisine hiç bir sûretle Beylik ve asalet verilmez. Hattâ böyle birisi, önceleri kendine bir ad bile alamaz. Millet için hayırlı bir iş yapacağı güne kadar adsız kalır. Ne zaman ki büyük bir iş yapar veya bir kahramanlık gösterirse işte o zaman kendisine bir ad verilir. Esasen o da, kendisinin ruhî asâlet ve necâbetini isbât eder bir şey yapmadıkça milletten herhangi bir talepte bulunamaz. Durup dururken, kendisine beylik - asâlet - soyluluk verilmesini istemez. Üstelik, milleti için yaptığı hayırlı büyük işi, şan-şöhret kazanmak ve şahsî-nefsânî duygu ve ihtiraslarını tatmin etmek hevesiyle yapmaz. Bilâkis, gönlünden geldiğince ve sırf milletine faydalı olmak maksadiyle yapar. Sonunda kendisine verilen Beylik ünvânını da Kemâl-i tevazu içinde ve hiç bir kasıntıya kapılmadan kabul eder.

Artık bir Oğuz - Türk Beyi olan bu kişinin bundan sonraki hayâtı, milletinin huzûru, refahı, saadet ve selâmeti uğrunda fisebilillâh çalışmakla geçer.

Açları doyurmak, çıplakları giydirmek, zayıfları ve düşkünleri himâye etmek, başlılara baş eğdirmek, dizlilere diz çöktürmek,... onun başlıca vazifeleri arasındadır. Bu hususiyetler Oğuz - Türk Beylerinin o derece tabiileşmiş vasıflandır ki, Malazgirt zaferinin büyük kumandanı Gâzî Alpaslan'ın ağzından şöyle ifâde edilir: 

- Biz Türkler temiz müslümanlarız. Riyâ nedir bilmeyiz... 

Türk milletinin kendisi için büyük ve hayırlı işler yapmayanları beyliğe ve asâlete lâyık görmemesi bir ölçüdür. Bu ölçünün doğruluğunu da, yazımızın başına meâlini aldığımız peygamber sözü tasdik etmektedir. 

- Milletin efendisi ona hizmet edendir... 

Fakat, şan - şöhret - gösteriş için, şahsî - nefsanî duyguların tatmini için ve sırf menfaat hesaplariyle yapılan hizmetler aslâ makbul değildir. Töremizle vahiy arasında bu hususta da ayniyet vardır. 

Her devirde, sırf şahsı ihtiraslarını tatmin için hizmete talip olanlar bulunur. Böyleleri günümüzde de bulunacaktır. Hattâ diyebiliriz ki, birtakım menfaat hesaplariyle hizmete tâlip olanların sayısı zamanımızda daha da kabaracaktır.

İşte bu noktada, milletin efendisi olmağa lâyık ve kabiliyetli kişilerin, köşelerinde pusmayıp derhal ortaya çıkmaları gerekir. Aksi halde meydan yine menfaatçılara kalır. 

Yeni bir devreye girildiği şu günlerde, yukarıdan beri izâhına çalıştığımız ve vahiy ile de teyid olunan bu millî ölçüyü milletçe iyi kullanmamız gerekiyor...