Komplo, topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan veya iş demektir. Günümüz dünyasında en çok komplo teorileri kullanılıyor. Ekonomik, siyasi, psikolojik, dini, felsefi ve daha pek çok alanla sorunlar bu teorilere başvurularak izah edilmeye çalışılıyor.
Mutluluk gibi pek çok faktöre bağlı bir konu bile çoğu zaman bilimsellikten uzaklaştırılıp komplo teorileri ile izah edilmeye çalışılıyor.
Komplo teorileri, her şeyi izah etmeye çalışan bütüncü teorilerdir. Olayları ve durumları bu teorilerle izah etmeye çalışanlar, tek tek olaylardan oluşan büyük olayları, bir küçük olayla ile izah edip (!) işin içinden çıkarlar.
Komplo teorilerini kullananlar, insanların hoşlanmadıkları hastalık, işsizlik, yoksulluk gibi toplumsal olayların bazı güçlü kişi veya gruplar tarafından planlandığı düşünürler ve her ortamda konuşurlar. “Kerameti kendinden menkul” bu kişiler kimseye söz hakkı da vermezler. Ayni ortamda konusunun uzmanı olan bilim adamları iki kelime konuşamaz, hemen sözlerini keserler.
Neden bu konunun üzerinde duruyoruz? Çünkü komplo teorileri bilimsel zihniyeti ve araştırma ruhunu öldürüyor. Sorunların çözümünü güçlendiriyor. Böyle ortamlarda sorunların teşhis ve tedavisi, komploculara, falcılara, astrolojicilere bırakılıyor. Ulusal kanallarda bile falcılar, astrolojiciler boy gösteriyor. Sadece bunlar mı? Prof., Doç., Dr. gibi bilimsel unvan taşılan pek çok kişi de medyada komplo teorileri ile konuşmaktadır.
Komplo teorileri bilim zihniyetini ve analitik düşünceyi öldürmektedir. Bu teoriler, bilimsel yöntemi, yani deneyi, gözlemi ve ölçmeyi bir kenara bırakmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde komplo teorileri ile kitleler coşturulmakta, radikal ideolojiler kullanılmakta ve böylece sorunların çözümü güçleşmektedir.
Çare, ideolojik düşünce yerine, bilimsel düşünceyi yerleştirmektir. Her şeyci tavırlarla günümüz sorunlarına çözüm üretemeyiz. Bilimsel çalışma yapan kişi, kendi tezlerinden şüphe eder ve karşı tezlere açık olur. Çalışma alanını sınırlandırır ve her konuda konuşmaz. Çünkü bilimsel bilgi sınırlıdır. İdeoloji, ise her alanı kuşatır. İnsanları ideolojik kör hale getirir. Tarihi süreç içinde bu “ideolojik körlük” ten az mı çektik?
Bir zamanlar Prof. Dr. Mümtaz Soysal, küreselleşmenin emperyalizm olduğunu söylüyordu. Soysal, küreselleşme hakkında komplo teorisi kurmaktaydı. Küreselleşmenin, emperyalizm olduğunu nereden biliyor? Bu konuda deney mi, gözlem mi yaptı, ölçüm mü yaptı?
Komplo teorileri ile, olayların son derece karmaşık sebeplerini ve karmaşık çözümleri üzerinde kafa yormak yerine, her şey bir düşmana bağlanır ve bilimsellikten uzaklaşılır. Her alanda ihanetin, hainin, düşmanın, emperyalizmin gizli planları aranır. Çok kolayda hain (!) bulunur ve hemen açıklanır.
Pek çok komplocunun sözlerine bakarsanız, bilimselliği de elden bırakmadıklarını görürsünüz.
Örnek verelim: “Bilimsel sosyalizm” gibi. Bilimle ilgisi olmayan, deneye, gözleme ve ölmeye dayanmayan komplo teorilerinin adının başına “bilimsel” kelimesi yerleştirilir ve bunlar her ortamda kullanılır. Nereden “bilimsel” oluyor? İnsanların, sosyalizmden çektikleri ortada. İdare şekli olarak sosyalizmi veya komünizmi benimseyen ülkeler malum durumlara düşmedi mi? Dünya da sosyalist ülke mi kaldı? Hoş görünsünler diye “bilimsel” kelimesi sıfat olarak kullanılıyor.
Acaba pek çok kişi uzman olmadığı konularda neredeyse her gün televizyonlara neden çıkarılıyor? Çünkü onlar her şeyci, genellemeci, araştırma yapmadan basit olarak anlatıyor. ideolojik körlük içindeler. Sorunların çözümünü bir düşmana bağlayıp işin içinden çıkıyorlar… Seslerini de yükselterek, gerekli gereksiz jest ve mimikler yaparak dinleyicileri heyecanlandırmaya çalışıyorlar. Sözleriyle pek çok insanı da çekiyorlar. Konuşmaları hayali ama etkileyici olabiliyor. Bu hareketleriyle televizyonlarda İzleme oranlarını, reytingi yükseltebiliyorlar. Onun için her gün bir kanalda boy gösteriyorlar.
Çoğu zaman düşünüyoruz: Bunlar her gün bir kanalda, ne zaman okuyorlar? Okumadan "her şey" hakkında böyle nasıl konuşabiliyorlar?
Bir zamanlar Almanla böyle komplo teorileri üreten Hitler’in cazibesine kapılmadı mı? Bu kesin inançlı komplo teorileri ve ideolojiler milyonlarca insanın hayatına mal olmadı mı?
Böyle "her şeyi" izah eden, toptancı düşünme tarzlarından, sahte bilimsel teorilerden ne zaman kurtaracağız? Ne zaman ideolojik ön yargılardan kurtulup, bilim zihniyetini düşünce dünyamızın merkezine alacağız?
Not; Bu konuda Taha Akyol’un “Bilim ve Yanılgı” kitabına bakılabilir.