28 maddeden oluşan Avukatlık Kanunu Adalet Komisyonu’ndan geçti; muhtemelen önümüzdeki hafta Meclis Genel Kurulu’nda “Temel Yasa” olarak yani 28 madde tek dosya halinde görüşülüp çıkartılacak. Yeni düzenleme iki önemli değişiklik içeriyor.
1) Beş bin avukatın bulunduğu bir kentte iki bin avukat bir araya gelerek ayrı bir baro kurabilecek. Böylece İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere bazı yerlerde çok sayıda baro oluşacak.
2) Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’nda temsil oranları sayısal değil bölgesel esasa göre büyük çapta değişecek. Mesela 48 avukatın olduğu Ardahan Barosu da, 4 bin 600 avukatın olduğu Antalya Barosu da 4’er delegeyle temsil edilecekler. Keza 178 avukatın olduğu Rize’nin 4, 9 bin 600 kayıtlı avukatın olduğu İzmir’ in sadece bir fazlasıyla 5 delegesi bulunacak. Sonuçta Türkiye’deki avukatların yüzde 54’nün olduğu İstanbul, Ankara ve İzmir Genel Kurulda yüzde 7 ile temsil edilirken bunların dışındaki yüzde 46‘nın delege oranı yüzde 93 olacak. Yeni kanunun en önemli gerekçesi Barolar Birliği’nde adaletli temsil esası oluşturmak iken tam tersi bir sonuç ortaya çıkacak.
Kanunla kurulan dolayısıyla kamu kurumu niteliğine sahip Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Mimar ve Mühendis Odaları gibi mesleki kuruluşların faaliyetleri, yöneticilerin konuşmaları ve açıklamaları çok defa tartışılmıştır, görev alanlarının zaman zaman dışına çıkıp politik ve hatta ideolojik tavır almaları eleştirilmiştir. Özellikle bu kuruluşların üye profilinin üç büyük şehirde sol ağırlıklı olması, solun değişik fraksiyonlarına hemen bütün Genel kurullarda kesin üstünlük sağlıyor, doğal olarak yönetim yapılarının bu yönde oluşumuna yol açıyor. Faaliyetlerinde de bu görüşler ağırlık kazanıyor. Bu açıdan bakıldığında bu mesleki örgütlerde daha dengeli, tabanın daha adil temsil edildiği yeni bir düzenlemenin gerekli olduğu görülüyor. Ancak Meclis’te görüşülecek olan kanun, gerekli çevrelerle etraflı şekilde görüşülüp istişare edilmeden bir an evvel çıksın telaşıyla alelacele hazırlandığından bu sorunlara çözüm getirmek bir yana, sıkıntıları daha artıracaktır.
Baroların bölünmesine kapı açılınca belli bir tabanı bulunan radikal eğilimlere dayalı barolar ortaya çıkacak, kutuplaşmalar tırmanacaktır. Diğer taraftan büyük şehirlerde kurulacak olan bazı baroların üye sayısı daha az olsa da, bunlar siyasetçinin nazarında daha makbul sayıldığından, “bizimkiler” olarak görüldüğünden, üyeleri avukatlar adliyede ister istemez “imtiyazlı” muamelesi görecekler, bazı memur sendikalarının halen kamu kurumlarında çeşitli haksızlıklara neden olan etkilerinin benzerleri buralarda da yaşanacaktır.
Yargıya güvenin giderek azaldığı, bağımsızlığının tartışıldığı günümüz ortamında baroların siyasi taraf haline gelmeleri yanlış bir tercihtir; bunun kimseye yararı olmaz. Radikal sol ve etnikçi grupların siyasetteki ortaklıklarını, eşbaşkanlıklarını baro adı altında yargıya taşımalarına zemin hazırlandığı hiç düşünülmüyor mu? Sayın vekiller tasarıya oy verirken inşallah sadece partili kimliklerini değil bunları da düşünürler.