Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Başkalarının Hatalarını Görmek ve Yaymak…

İnsanoğlu kendini temize çıkarmak, ayıplardan ve kusurlardan yana temiz olduğunu göstermek ister. İnsanın kendi ayıp ve kusurlarını görmesi ve onlardan arınması nefse zor gelir. Kolay olan tercih edilir ve kusur hep başkalarının üzerine atılır. Veya herkesin kusurlu-ayıplı olduğunu iddia eder ki, kendi kusur ve ayıpları normal karşılansın.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz, insanların gizli hâllerini araştırmayı yasaklamıştır. Bu emir, ‘Müslüman’ım’ diyen herkesedir. İki cihan serveri örnek ve kâmil insan; Müslümanların ayıplarını, gizli hâllerini araştırmakla, fesat (*) çıkarılmış olacağını belirtir.

Ancak peygamberler kusursuz insanlardır. Bizlerin, hepimizin hatâları, kusurları ve günahları vardır. Herkes kendi kusuruyla meşgul olsa ve onları düzeltmeye çalışsa başkalarının ayıplarını araştırmaya fırsat bulamaz. Zâten insanın kendisini düzeltmesi, başkalarını düzeltmesinden çok daha kolaydır. Herkes kendisini düzeltirse, kusur ve ayıplardan arındırabilirse, dünyada hatâlı insan kalmaz. Ayrıca ayıp ve kusurlarımızın affedilmesi için kendi hatalarımızla yüzleşmeli, kardeşlerimizin hatâlarını örtmeliyiz. Zira kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Cenab-ı Allah da kıyamet günü onun ayıplarını örter.

 

(*) fesat çıkarmak: insanlar arasında barış ve huzurun bozulmasına ve yok olmasına sebebiyet vermek. Bir mânâ da da ‘gıybet etmek’tir. Gıybet ise; bir kimseden, kendisinin hoşlanmadığı sözlerle bahsetmektir. Kur’an-ı Kerim’de gıybet yasaklanmış,gıybet yapmanın, ölmüş bir din kardeşinin etini yemeye benzetilerek çirkinliği ortaya konulmuştur. Esâsen mevcut olan kusurun söylenmiş olması, fesat ve gıybeti ortadan kaldırmaz. Zâten o kusur, sözü edilen kimsede yok ise, yapılan ‘iftirâ ’dır ki, kanunen de suçtur.