13 Mayıs 2020 tarihinde tarafıma gönderilen e –mailde, İst. Tek. Ünv. İnş. Fak. Bölüm Başkanı,İSKİ Yön. Kur. Üyesi, Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı görevlerinde bulunan merhum Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya Hocamızın hatırasına ,Ulusal Membran Teknolojileri Uygulama- Araştırma Merkezi (MEM – TEK) tarafından yayınlanacak olan MEM –TEK Bülteninde yer almak üzere, özel bir sayı hazırlanmakta olduğundan bahisle, en geç 18 Mayıs 2020 tarihine kadar gönderilmek üzere, mesai arkadaşlarından bir hatıra yazısı talep edilmekte olduğunu gördüm.
Tabii ki mevzu, merhum dostum, Değerli Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya Hocamız olunca yapılan talebe bigane kalmak olmazdı. Zira, İSKİ Yön. Kur. Üyesi olarak 8 yıl gibi uzun bir süre mesai arkadaşlığımız bulunmakta idi. Bu sebeple, ben de çorbada bir nebze de olsa, tuzumuz olsun kabilinden, hiç değilse, bir şeyler yazmak gayesiyle bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Müsaadenizle öncelikle, Hasan Hocam ile tanışmamıza vesile olan serüvenin evveliyatından başlamak istiyorum.. Belki biraz uzun olma ihtimali var ama, mümkün olduğu kadar sıkmadan ve kısa bir şekilde özetleyerek anlatmaya çalışacağım. Şöyle ki,
Ben, Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları Genel Müdürlüğü (SEKA) da Genel Müdür Yrd. ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak vazife yaptığım tarihlerde, o zaman İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Veysel Eroğlu, SEKA’nın Müşavirliğini yapıyordu. Bu sebeple, İstanbul’dan İzmit’e her gelişinde, fırsat buldukça sohbet eder, SEKA’nın mescidinde beraber namaz kılardık. Daha sonra, SEKA’da yönetim değişikliği olunca, Veysel Hocam Müşavirlik görevinden ayrıldı. Beni de kızak bir yer olan uzmanlık kadrosuna tayin ettiler. Bu tarihten itibaren, Veysel Hocam ile irtibatımız kesildi diyebilirim. Zira, o tarihlerde henüz cep telefonu da olmadığı için pek fazla irtibat kurma imkânı olmadı. Böylece aradan yıllar geçti.
Yıllar sonra, 1994 Yılın da yapılan Mahalli Seçimlerde Muhterem Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçildi. Seçimin hemen akabinde Veysel Hocam, Üniversitedeki Öğretim Üyeliği görevi baki kalmak kaydıyla, İSKİ Genel Müdürü olarak tayin edildi. Bu suretle, aradan iki sene kadar daha bir zaman geçti. Bu arada basından İSKİ’nin bir destan yazdığını, yıllardır akmayan suların, nasıl gürül gürül aktığını, bir türlü kaldırılamayan meydanlardaki çöp yığınlarının, sanki sihirli bir el değmiş gibi, kısa bir zaman içerisinde ortadan kaldırıldığını takip ediyor ve tabii ki, bundan büyük bir memnuniyet duyuyordum.
Bu şekilde, günler ve yıllar geçip giderken bir gün SEKA’da Teknik Gen. Müd. Yrd. ve Genel Müdür Vekili olarak beraber vazife yaptığımız ve sonra da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Müşavir olarak çalışmaya başlayan, müşterek dostumuz (merhum) Sabahattin Doğan bana, ”Veysel Bey, Sizin ile görüşmek istiyor” dedi. Ben de ‘davete icabet sünnettir “diyerek, benim Hanım Sultan ile beraber İstanbul’un yolunu tuttuk.
İSKİ ’nin o zaman Aksaray’da bulunan Genel Müdürlük binasına giderek 5. Katta bulunan Genel Müdürlük makamının Özel kalemine vardık. Özel kalemde en az 5-6 kişi sıra bekliyordu. Özel Kalem Müdürüne, Genel Müdür Bey ile görüşmek istediğimi söyledim. Sonradan isminin Lütfi Aydın (halen SGK. da Başkan Yardımcısı) olduğunu öğrendiğim Özel Kalem Müdürü,” Beyefendi görüyorsun burası bir hayli kabalık. Siz lütfen oturun, biz içeriye haber verelim, sıranız gelince alırız” dediler. Biz haliyle, hanımla beraber oturduk. Allah bilir ya, sıranın bize en az bir saatten evvel gelmeyeceğini tahmin ediyordum. Fakat oturalı daha birkaç dakika olmadan, üstelik Özel Kalem Müdürü tarafından henüz içeriye haber dahi verilmeden, Genel Müdürün, bizi beklediğini söylediler. Tabii ki, bu durum benim hayretime mucip oldu. Sonradan öğrendiğime göre, Genel Müdür, masasında bulunan bir kamera vasıtası ile Özel Kalemde bekleyenleri görüyormuş. Bu durumu ilk defa, öğrenmenin yaşı olmaz misali o gün öğrenmiş oldum.
İçeri girince Veysel Hocam bizi çok samimi bir şekilde karşıladı. Çay ikramından sonra,“ Musa Bey Ben, Sizi Yönetim Kurulu Üyesi olarak düşünüyorum, ne dersiniz” dedi. Ben de, bana olan itimat ve güveniniz sebebiyle teşekkür ederim diyerek, yapılan teklifi kabul ettim. Hemen orada el yazısı ile 2 dilekçe yazdım. Birinde SEKA Genel Müdürlüğünden Emekliliğimin yapılmasını istedim. Diğer dilekçe ile de İSKİ Yönetim Kurulu Üyeliğine tayinimin yapılmasını talep ettim. Veysel Hocam bu arada bize bir de öğle yemeği ikram etti. Bu suretle, ilk defa, İSKİ’ nin ekmeğini yemeğe başlamış olduk.
Görüşmeyi yaptıktan sonra, İzmit’e döndük. Ben tayin işlerinin en az 15- 20 günde tamamlanabileceğini tahmin ediyordum. Zira, İSKİ tayin teklifini Büyükşehir Belediyesine yazacak, oradan da İçişleri Bakanlığına teklif edilecek, İçişleri Bakanı’nın tasdikinden sorma da yine aynı kanallardan geçerek İSKİ’ ye dönecek. Ben bu düşünce ile beklerken, daha aradan bir hafta dahi geçmeden, bir telefon geldi, “Musa Bey tayininiz çıktı, vazifeye başlayabilirsiniz “ dediler. Ben şaştım kaldım. Çünkü o zamana kadar Belediyelerde işlerin nasıl yürüdüğünü, dışarıdan evrak kayda gelen bir yazının dahi ancak, bir hafta sonra ilgili makamın önüne geldiğini biliyordum. Bu durumu görünce, kısa bir zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin nasıl toparlandığını, İSKİ’ ’nin iki yıl içerisinde nasıl destan yazmaya başlamış olduğunun sebeplerini çok iyi anladım.
Gelen telefon haberi üzerine, 05.02.1996 tarihinde İSKİ’ ye giderek hayırlısı ile Yönetim Kurulu Üyeliği vazifesine başladım. Ertesi günü Yön. Kurulu.Toplantısı vardı. Toplantıya girince ilk defa diğer üyeler ile tanışma imkânım oldu. O zamana kadar sadece Veysel Hocamı tanıyordum. Kurulda, Yön. Kur. Başkan Vekili olarak Genel Müdür Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Üye olarak da, Prof. Dr. HASAN ZUHURİ SARIKAYA, Zeki Sayın, Selami Oğuz, İsmet Conkar ve ben Musa Ordu yer alıyordu. Tanışmadan sonra, diğer arkadaşların hepsi de nevi şahsına münhasır değerli arkadaşlar olmakla beraber, en fazla kanım Hasan Hocaya ısınmıştı. Sakin, ağırbaşlı ve beyefendi bir görünüşü vardı. Bu arada şu hususu da ifade edeyim ki, memuriyet hayatım boyunca hep personel işleri ile iştigal etmiş olduğum için insanları çok iyi tanıyabiliyordum. Bir insanı ilk gördüğüm anda ona, üç beş saniye içerinde vermiş oluğum puan umumiyetle % 90 isabetli olmuştur,
Yönetim Kurulunun, homojen bir yapısı vardı. Zira, seçim yapılırken çok isabetli yapılmış olup, hiçbir siyasi görüş nazarı itibara alınmadan, tamamen tecrübe ve ihtisas durumları nazarı itibara alınarak tayinler yapılmıştır. Öyle tahmin ediyorum ki, İSKİ’ nin ’göstermiş olduğu büyük başarıda, bu seçimin de payı bulunmaktadır. DEVAM EDECEK